4 Kasım 2016 Cuma

Bebek Bisküvisi


Ek gıdaya geçtiğimiz günden beri aklımdaydı bebe bisküvisi yapmak. Arkadaşlarıma sordum, bir dolu tarif araştırdım, içine ne koyabilirim derken ortaya tamamen kendime ait bir reçete çıktı. Yalın bir süredir kahvaltılarını bulamaç şeklinde karışık yemiyor; bir sabah peynirli omlet yiyorsa ertesi sabah ekmek peynir pekmez vs ile klasik kahvaltı yapıyor. Aslında çok da fazla bebe bisküvisi gerektiren bir durum kalmadı. Meyvelerini bisküvi olmadan rendelenmiş olarak tüketiyor. Fakat bu sabah bizim elimizde bisküvi görünce almak istedi, önce vermek istemedim. Baktım olmayacak mecbur eline bir küçük parça tutuşturdum. Hazır gıda asla vermem, diye büyük laflar etmiyorum. Evde 10 yaşında  bir de abi olunca ister istemez eve hazır paketli çeşitli gıdalar giriyor. İnsan ilk çocuğundaki idealist anne modelinden ikincisinde bence biraz uzaklaşıyor. Ya da bende öyle oldu. Tuğra' nın bebekliğinde olduğum gibi bir anne değilim şu anda. Daha tecrübeli ve daha bilinçliyim o bir gerçek ama çok daha da rahat ve esnek davranıyorum. Hayatta tek bir doğru olmadığını görmüş, bilmiş olarak ölçülü olmanın  doğruluğuna inanıyorum artık. Her neyse lafı uzattım. Yalın baktım elinde bir güzel bisküviyi yedi, hemen masadan kalkar kalkmaz kurabiyeyi hazırladım. Biz ev ahalisi olarak lezzetini çok sevdik, Yalın' a diye yapıp hepimiz birden yeriz bundan böyle. 


Malzemeler ( 30-35 adet bebe bisküvisi için )
125 gr oda ısısında tuzsuz tereyağı 
3 yemek kaşığı ev yoğurdu
2 tepeleme yemek kaşığı buğday ruşeymi
2 yemek kaşığı keçiboynuzu tozu
2 yemek kaşığı esmer şeker
3 yemek kaşığı irmik
1 tatlı kaşığı tahin
2 yemek kaşığı nişasta
aldığı kadar tam buğday unu ( yaklaşık 3 su bardağı kadar )



Yapılışı:
1. Oda ısısındaki tereyağını karıştırma kabına alın. Üzerine yoğurdu ve tahini de ekleyin.
2. Ruşeym, keçiboynuzu tozu ve esmer şekeri de katın ve karıştırın.
3. İrmik ve nişastayı da ekleyip tam buğday ununu yavaş yavaş hamura katın ve yoğurun.
4. Ele yapışmayan bir hamur olunca elinizle uzun rulo şeklini verip strech filme sarıp buzdolabına kaldırın.
5. Yaklaşık 1 saat dolapta dinlendikten sonra çıkarıp bıçakla bir parmak kalınlığında parçalar kesip yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine yerleştirin.
6. Dilerseniz üzerlerine çatalla bastırarak şekil verin.
7. Önceden ısıtılmış 170 derecede fırında yaklaşık 25-30 dk pişirin.
8. Fırından çıkarınca soğuduktan sonra bir kavanozda ya da saklama kabında muhafaza edebilirsiniz.

Afiyet olsun.


Yukarıdaki fotoğraftan da görüldüğü üzere Yalın kuzunun onayından geçti kurabiyelerimiz. Henüz eline tutuşturacak durumda değilim, hala korkuyorum ya büyük bir parça kopartır da boğazına kaçarsa diye tedirginim. Ama küçük bey hepsini sanki bir oturuşta yiyecekmiş gibi tabağına sarıldı. Sonunda bizim de bir bebe bisküvisi reçetemiz oldu. Bir dahaki sefere esmer şekeri tamamen çıkartıp biraz pekmezle tatlandırmayı deneyeceğim. 

24 Ekim 2016 Pazartesi

Evde Lor Peyniri Yapmak Çok Kolay


Hala eski usul kapımıza gelen sütçümüzden  alıyoruz sütü biz. Her hafta Pazar günleri sütçü gelip kapımızı çalar, tüm apartman sakinleri aşağıya ineriz. Sütümüzü, yumurtamızı, mevsime göre sebze meyvemizi de seçip gönül rahatlığı ile tüketiriz. Bu sabah mesela balkabağı vardı bolca. Şimdi tam zamanı sevenler için bolca yenilip faydalanılmalı. Bizim evde ev yoğurdu artık olmazsa olmazlarımızdan. Yıllardır hazır yoğurt neredeyse hiç tüketmiyoruz, çok mecbur kaldığımızda da zaten günlerce sürünüyor dolapta. Bir ara ev yapımı yoğurt yapımı ile de ilgili bir post hazırlayacağım. Ama bugün ev yapımı lor peyniri reçetesi paylaşacağım. Bence peynirin de en güzel halidir lor, sütün kesilip en basit ve saf haliyle sofralara gelmiş hali. Evde de yapımı tahmin ettiğinizden çok daha kolay. Her defasında az az yapıp kısa sürede tüketip yeniden yapmakta fayda var. Çünkü lor peyniri çabuk bozulabilir. Özellikle sağlıklı beslenme konusunda çok düşünüp neler yapabilirim dediğim şu son günlerde en sevdiğim girişimim de bu lor peyniri oldu. Böreklere, omletlere, salatalara yani aklınıza gelebilecek her şeye kullanabilirsiniz. Yaparken arzunuza göre tatlandırabilirsiniz. Tuzdan başka çörekotu da lora çok yakışır benden söylemesi. 


Malzemeler:

1 lt süt
1 su bardağı yoğurt
2 damla limon suyu veya 1 çay bardağı sirke


Yapılışı:

1. Sütü tencereye alın.
2 Kaynamaya başlayınca içine yoğurdu ekleyin.
3. Ardından limon suyu ya da sirkeyi de katın. Eğer peyniriniz tuzlu olsun istiyorsanız tuzunu da bu aşamada katabilirsiniz.
4. Süt kesilmeye başladıkça suyunda ayrılır ve toplaşır. Bu şekilde 5-10 dk kaynatmaya devam edin.
5. Ocağın altını kapatıp temiz bir tülbente ya da bez torbaya sütü dökün ve suyunu süzün. Bu suyu da ziyan etmeyip bir yerde toplarsanız daha sonra poğaçalarda, ekmek yapımında kullanabilirsiniz.
6. Peynirin yuvarlak şekil almasını isterseniz torbayı sıkıştırıp öylece süzülmesini bekleyebilirsiniz.
7. Bir gece bekletip ertesi gün buzdolabına kaldırabilirsiniz.

Afiyet olsun.

21 Eylül 2016 Çarşamba

Susamlı Pekmezli Tahinli Kurabiyeler







Epeydir paylaşılmayı bekleyen bir reçete bu. Aslında benim Tahinli Kurabiye tarifimden pek bir farkı yok ama üzerindeki pekmez ve susam ikilisi olayı bambaşka boyuta taşımış. Neredeyse pişirdiğim tüm tepsiyi kendim yemiştim, o derece lezzetli bir tarif. Tabii diyet öncesiydi bu dediğim. Tarif blogda kayıtlı olsun istediğim için yazmadım edemedim. Ben tarifi blog arkadaşım İnci' de  gördüm, o  da başka bir arkadaşında görmüş paylaşmış. Sanırım İnci' den önce ben blogda paylaşmış olacağım. Benim kendi tarifim  annemin yıllardır yaptığı klasiklerinden biridir. Bu tarif de susamla bir harika olmuş bence.

Malzemeler:

1 çay bardağı tahin
1 çay bardağı pudra şekeri
1 çay bardağından bir parmak eksik sıvıyağ
4 çay bardağı un
üzerine sürmek için 1 çorba kaşığı dut pekmezi
susam


Yapılışı:

1. Önce un hariç tüm malzemeleri çatalla karıştırın.
2. Elenmiş unu karışıma yavaş yavaş ekleyerek ele yapışmayan bir hamur yoğurun.
3. Hamurdan minik toplar koparıp avuç içinde yuvarlayın.
4. Pekmezi bir kaşık su ile karıştırın. Başka bir tabağa da susamı dökün.
5. Şekil verdiğiniz kurabiyeleri önce pekmezli suya sonra susama batırın.
6. Yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine dizin.
7. Önceden ısıtılmış 170 derecede fırında 10-12 dk kadar pişirin. Fırınınızın pişirme performansına göre süre değişkenlik gösterebilir. Kurabiyelerin üzerleri hafifçe kızarınca fırında alabilirsiniz.
8. Oda ısısına gelince servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun.




2 Ağustos 2016 Salı

Kurutulmuş Domatesli Salata


Salata bahane elbette. Özlemişim dedim ya yazmayı, açtım baktım fotoğraf arşivinde neler kalmış paylaşmadığım. Neler varmış neler daha?  Fotoğrafını çekip çekip bırakmışım arşive. Şimdi artık  ufak ufak tarifleri paylaşmaya geldi sıra.  Bir taraftan da Yalın kuzuyla maceralarımızı yazıp içimi dökerim diyorum.  Mesela eve kapanan yeni doğum yapmış annenin bitmek bilmeyen, önüne geçilemez iştahından. Evde ne kadar abur cubur atıştırmalık varsa gidip gelip atıyorum ağzıma. Bu sadece bana has bir durum olmasa gerek. Sıkıldıkça kendini buzdolabı önünde bulan çok insan var eminim. Hastaneden eve geldiğimizde çok daha iyi durumdaydım aslında. Hastaneden hem koşuşturmadan hem de çok da hastanenin iştah kabartmayan yemekleri  sayesinde 8 günde tam 8 kilo eksi ile çıkabilmiştim. Eve gelince işler tersine döndü hemen. Gün içinde öyle deli gibi yemesem de düzensiz beslenme durumu zorlaştırıyor. Çoğu zaman öğünleri kaçırıp sonra da abartıyorum, karbonhidratı da fazla kaçırıyorum.  Gece  bile mama hazırlamaya kalktığımda mutfakta gözüm sürekli bir şeyler arıyor. Hani yani sütüm olsa tamam diycem ama süt de bitti bitecek durumda. O konu zaten canımı sıkıyor, canım sıkıldıkça daha da çok atıştırıyorum. Tam bir kısır döngü durumu.

Arşivi karıştırınca bir sürü kalorili lezzetin içinde canımın en çok çetktiği şey bu Kuru Domatesli Salata oldu. Mis gibi gözüktü fotoğrafları bana. Evdeki malzemeleri kontrol edip hemen yapacağım birazdan.



Malzemeler

1 kase kurutulmuş domates
1 çay bardağı dilinlenmiş biberli yeşil zeytin
5-6 adet kornişon turşu
birkaç dal dereotu
4-5 adet ceviz içi
nar ekşisi
sızma zeytinyağı

Yapılışı:

1. Kurutulmuş domatesleri sıcak suyun içinde en az yarım saat bekletin. Yumuşadıklarında ince şeritler halinde kesin ve kaseye alın.
2. Biberli yeşil zeytinleri içine ekleyin.
3. Kornişonları dilimleyip içine katın.
4. Cevizleri elinizle irice parçalayıp üzerine dökün. Son olarak nar ekşisi ve zeytinyağını da katıp güzelce harmanlayın ve buzdolabında servisten önce en az 1 saat bekletin. 
5. Servis yaparken dereotlarını ince ince kıyıp salatanın üzerine serpiştirin.

Afiyet olsun.

14 Haziran 2016 Salı

Kuzu Gerdanlı Sebzeli Bulgur Pilavı



Uzun zamandır blog performansımın düştüğünün farkındayım. Ne tam vazgeçebiliyorum yazmaktan ne de eskisi gibi tarif ekleyebiliyorum. Suçu tamamen Yalın kuzusuna yüklemek de istemiyorum ama ikinci bir çocuk evin tüm düzenini olduğu gibi değiştiriyormuş. Sabah uyandığım andan itibaren yatana kadar neredeyse hiç oturmadan bir günü tamamlıyorum. Ama baktığında hiçbir şey de eskisi gibi düzenini korumuyor. Bir yerde bir yanlış yapıyorum ama bilemedim. Tüm gün çamaşır yıkayıp, ev toparlayıp, mutfakta yemek hazırlayıp, Yalın beyin bakımını yapıp, Tuğra beyin okul sonrası programına ayak uydurayım derken neredeyse kendimi unuttum dersem yalan olmaz.  Ama bu tempo için de binlerce kere şükürler olsun Allaha. Evlatlar sağlıklı ve yanımdalar ya ne kadar şükretsem azdır. Bildiğim tek şey zaman çabuk geçiyor ve kıymetini bilmek gerekiyor. Bu karmaşanın içinde pek farkına varamasak da durup bir nefes aldığımızda anlıyoruz ancak.

İşte böyle biraz içimi döktüm. Mutfakta eskisi gibi çok vakit geçiremiyorum pek tabii ki. Fakat hala evimizde sıcak çorbamız, bir tencere yemeğimiz pişiyor hayat ne kadar karmaşık olursa olsun; akşam yemek masasında bir araya gelmeye çabalıyoruz. Hele ki şimdi mübarek Ramazan ayındayız. Ben emzirdiğim için bu yıl da niyetli değilim. Ev ahalisi olarak babamıza eşlik ediyoruz iftar sofralarında. Geçtiğimiz hafta da annemle babam Ankara' da bizimleydiler. Ev kalabalık olunca iftarın da keyfi başka oluyor haliyle. Bu yıl aramıza katılan Yalın sayesinde pek misafir ağırlamaya fırsatım yok iftarda, çünkü tam iftar vakti uyku vakti gelmiş oluyor. İnşallah önümüzdeki yıl kalabalık iftar sofralarını dostlarımız ve sevdiklerimizle paylaşırız. 

Kuzu Gerdan Etli Pilavı da annemlerin Ankara'ya gelecekleri gün pişirmiştim. Yanında sadece salata ya da cacık ile bir iftar yemeği olmayı hakediyor bence. Çorba sevenler için önden bir tas da çorba varsa misss. Bizim evde kırmızı et pek tercih edilmez, çok özel bazı yemekler dışında da pek kullanmam. Fakat bu pilav tam anlamıyla kapışıldı diyebilirim. Tarifi komşum Nursel ablamdan. Onun tarif ettiği şekliyle içinde tel şehriye de vardı ancak ben aceleden sanırım eklemeyi unutmuşum.

Bu akşam iftar için ne yapsam diye düşünüyorsanız hala belki bir fikir verir size. Şimdiden yapacak olanların ellerine sağlık, hayırlı iftarlar dilerim.

Kuzu Gerdanlı Sebzeli Bulgur Pilavı

Malzemeler:

1 kg kemikli kuzu gerdan eti
2 su bardağı iri pilavlık bulgur
1 orta boy kuru soğan
1 adet kırmızı kapya biber ( ben geçtiğimiz yazdan dondurucuya attığım küp kırmızı biberleri kullanıyorum )
2 adet sivri biber
1 çay bardağı tel şehriye ( ben yaparken unutmuşum, dileyen ekleyebilir )
1 adet domates ( yine yazdan hazırladığım rende domateslerimi kullanıyorum)
1 yemek kaşığı ev yapımı biber salçası
2 yemek kaşığı tereyağı


Yapılışı:

1 Öncelikle kuzu gerdan etlerini düdüklü tencereye alın, üzerini geçecek kadar su ekleyip etler kemiklerinden ayrılana kadar pişirin.
2. Pişen etleri tencereden alın, kemiklerinden ayırıp elinizle didikleyin bir kenara alın.
3. Tencerede kalan etin suyunu süzüp pilav için ayırın.
4. Pilav tencerenize tereyağını alıp doğradığınız soğanları kavurun. Üzerine küp kesilmiş kırmızı ve yeşil biberleri de katıp kavurmaya devam edin.
5. Eğer kullanacaksanız tel şehriyeyi de ekleyip bir süre daha kavurun.
6. Domatesi ve salçayı da tencereye katın.
7. Son olarak bulguru katıp bir süre kavurun.
8. Kenara ayırdığınız etin suyunu pilava ekleyip ( su için ölçü vermiyorum, ben göz kararı yapıyorum bulgurun üzerini bir parmak geçecek kadar su katıyorum )
9. Pilav pişip demin alırken didiklenmiş kuzu etlerini tencerenin üzerine yayın.
10. Ocağın altını iyice kısıp, tencerenin kapağına kağıt havlu koyup pilavı demlenmeye bırakın.
11. Sıcak olarak servis yapın.

Afiyet olsun.


9 Haziran 2016 Perşembe

Ankaralı Blogger Anneler Kahvaltıda Buluştuk




Açıkcası Yalın' ın doğumundan sonra  dünya biraz benim için durmuştu. Bir daha asla sanki eski haline gelmeyecek gibi gelmişti hayatımız. Mayıs ayının başında Gülsen arkadaşım mesaj atıp da '' 28 Mayıs için sakın kimseye randevu verme, harika bir sürprimiz var ''  deyince çok heyecanlandım. Veee o gün gelip çatınca aldım yavru kuzuyu yanıma, birlikte ilk anne-bebek etkinliğimize katıldık. 

Sevgili Gülsen Doğan Canan Zerkinli  arkadaşlarımın  organize ettiği Ankaralı Blogger Anneler kahvaltısı Midas Otel 'in ev sahipliğinde otelin içindeki Zeynel Cafe' de yapıldı. Uzun zaman sonra katıldığım ilk blogger etkinliği olduğu için ve de Yalın kuzuyla birlikte katıldığım ilk etkinlik olduğu için çok keyifliydi benim için. Uzun zamandır görmediğim arkadaşlarımı gördüm, sadece sosyal medyadan tanıdığım arkadaşlarımla da yüzyüze tanışma fırsatı yakaladım. 





Yalın da gayet uslu durarak kahvaltı süresince benim hiç üzmedi. Hatta böyle pozlar bile verdi objektiflere. Tüm etkinlik süresince fotoğraflarımızı çeken Stüdyo L de harika fotoğrafları ile keyfimize keyif kattı.




Birçok değerli firma da hediyeleri ile etkinliğe katkıda bulundular. Hepsine tek tek teşekkür etmek isterim.

Özellikle uzun zamandır evime sokmaktan çekindiğim çamaşır suyu ile tekrar beni barıştırdığı için Vissmate 'e teşekkürler. Kesinlikle hafif kokuları ile çamaşır suyu ile barıştım. Eve temizliğe gelen yardımcım bile bundan sonra Vissmate ürünleri almamı rica etti. Benim tercihim çam kokusu oldu.

Türk kahvesi için Hisar Kahve firması ;

Ara öğünlerde sağlıklı atıştırmalık olarak içebileceğimiz lezzetli içecekleri için Activia ' ya. Benden daha çok Tuğra sevdi diyebilirim, okula beslenme çantasına bile koydum ben. Özellikle çilek-kivi ikilisi favorimiz oldu. 

Şampuan hediyeleri için Revox ' a ; 

Keyifle yapıp bir kedi sahibine hediye ettiğimiz kedi evi için Omo ' ya da ayrıca teşekkürler. Özellikle firmaların böyle hayvanlar ve çocuklarla ilgili sosyal sorumluluk projelerine verdikleri destek beni mutlu ediyor. Teşekkürler Omo …






Kişisel bakım ürünleri hanımların asla vazgeçemediği ürünlerin başında gelmez mi ? Ben kendi adıma evimin her köşesinde kremleri olan biriyim, her çantamda mutlaka el kremim vardır. Gördüğüm her yeni markayı da heyecanla denemeyi severim açıkcası. Mediwell de yeni tanıdığım bir marka olacak,  hediyeleri kişisel  bakım ürünleri ( el- ayak - topuk - dudak kremi ) için teşekkürler ediyorum. 

Happy Cassetto da ev düzenleme ürünleri ile aramızda idi. Fular kullanmayı çok seven biri olarak fular askısı çok işime yaradı. Evin içinde dağınık olan tüm fular ve hatta kravatlar için harika bir düzenleyici oldu. 

Veee evdeki çikolata aşıklarını en mutlu eden hediye de Sahi Çikolata' nın Ankara Çikolataları oldu. Artık Ankaralı olduğumuza göre çikolatamız da Ankara olacaktı elbette :)))

Mis kokulu ferah kolonyaları için kolonya diyince ilk akla gelen firma olan Selin Kolonya' ya ;

Evdeki hassas ciltli büyük abimiz için çok severek kullandığım temizleme jeli ve günei koruyucu kremleri için Bioderma ' ya ;

Kucak seven küçük kuzu için uzun süredir almayı düşündüğüm slingi hediye eden MissBebek firmasına da özel teşekkürler ederim. 

Yine küçük kuzu için en önemli şeylerden biri elbette ki anne sütü. Doğumdan beri biraz sıkıntılı bir durum bizim için anne sütü. Maalesef ki istediğim kadar sütüm olmuyor. Bir dolu şey denedim süt artırmak için. Mami Power da anne sütü artırıcı içecekleri ile biz annelere destek oldu. Açıkcası etkinlik sonrası ilk denediğim ürün oldu ve çok sevdim ben. Süt artırma çabasında olan annelere de tavsiye etmeye başladım bile. 

Ve bir süredir  gördüğüm tüm şık sofraların en büyük destekçisi Lav bizim etkinliğimize de şık hediyeleri ile katıldı. Etkinliğin hemen ertesi günü Pazar kahvaltı soframı da renklendirdi. 







Etkinliğin mimarı arkadaşlarım Sevgili Canan ve Gülsen' e teşekkürlerimi gönderiyorum. En kısa zamanda tekrar bir araya gelebileceğimiz keyifli etkinliklerde buluşmak dileğiyle. 

4 Mayıs 2016 Çarşamba

Midas Otelde Anneler Günü Özel Brunch 'ı

Midas Hotel, 7 bölgenin 7 lezzetini annelerle buluşturuyor!





Midas otel bu sene ilk defa düzenleyeceği Anneler Günü Brunch' ında hiç denenmemiş farklı bir konsept hazırladı. Ülkemizde 7 bölgedeki yöresel yemekleri annelerimiz için sunacak ve  her bölgenin damak tadına uygun lezzetleri buluşturacak.



Kahvaltı çeşitlerinin özenle servis edildiği Midas Hotel' de bu muhteşem lezzetleri tadarken, güne harika lezzetler ile  bir başlangıç yaparken  annenizin mutluluğuna şahit olacaksınız.

Her yöreden lezzetler bulacağınız Anneler Günü Brunch 'ını kaçırmayın.
Ayrıca  Midas Otel çalışanları kendi annelerinin anneler gününü kutlamak için video hazırlamışlar. Birlikte izleyelim..




ANNELER GÜNÜ BRUNCH MENÜ;


7 BÖLGEDEN YÖRESEL LEZZETLER





KABAK KABUĞU KAVURMASI * Ege Bölgesi





ZİRVA * Trakya Bölgesi



KÜT BÖREĞİ * Doğu Anadolu

SİMİT KEBABI * Akdeniz Bölgesi

MIHLAMA * Karadeniz Bölgesi

SÖMELEK* Güneydoğu Anadolu Bölgesi

TATAR BÖREĞİ * İç Anadolu Bölgesi

Diğer Aperatif Yiyeceklerimiz;
  • KARPER ÜÇGEN PEYNİR 
  • GÜNÜN ÇORBASI
  • Z.Y.KEREVİZ
  • Z.Y.PIRASA
  • RUS SALATASI
  • PATATES SALATASI
  • DOMATES
  • SALATALIK
  • ÇOBAN SALATASI
  • AYSBERK
  • HAVUÇ
  • PANCAR
  • KIRMIZI LAHANA
  • ROKA
  • MAYDANOZ
  • KARIŞIK TURŞU
  • YOGURT
  • KAZANDİBİ
  • SÜTLAÇ
  • ŞEKERPARE
  • ELMA
  • ARMUT
  • PORTAKAL
  • ÇİLEK
  • KİVİ
  • SİYAH ZEYTİN
  • YEŞİL ZEYTİN
  • ÇİZİK ZEYTİN
  • BİBERLİ ZEYTİN
  • BEYAZ PEYNİR
  • ÖRGÜ PEYNİR
  • PİKNİK BAL
  • PİKNİK ÇİKOLATA
  • PİKNİK TEREYAĞ
  • PİKNİK REÇEL
  • SÜZME BAL
  • AHUDUDU REÇELİ
  • BÖĞÜRTLEN REÇELİ

Anneler günü özel fiyatı yalnızca 34.90 TL

Bilgi ve rezervasyon için 0312 424 01 10 arayınız.


2 Mayıs 2016 Pazartesi

Bisküvili Pasta


Dönem dönem sosyal medyanın parlattığı bazı tarifler oluyor. Mesela Magnolia Puding gibi, sosyal medyada yemek ile uğraşan kimin hesabına baksanız ya tarifini görürsünüz ya da gidip bir yerlerde yiyip paylaştığını. Bu Bisküvili Pastayı da son birkaç gündür instagramda çok fazla görür olmuştum. Hem bisküvili pastaları sevdiğim için hem de yapımı eğlenceli geldiği için not almıştım. Açıkcası niyetim Tuğra ile yapmaktı. Gel gör ki bu kadar bol aşamalı olunca sıkılıp beni yarı yolda bıraktı. Eskiden birlikte ne güzel kurabiyeler kekler yapardık, demek ki zamanla ilgisini kaybetti mutfağa :)) 

Bu pastanın görüntülerini paylaştığım andan itibaren bir dolu arkadaşım sordu tarifini. O yüzden kısaca yazıp  bolca görüntü ile paylaşacağım

Malzemeler:
2 paket sade petibör bisküvi
2 paket kakaolu petibör bisküvi
kreması için 
1 paket çikolatalı puding
2 yemek kaşığı çikolata kreması ( ben çokokrem kullandım )
1 paket toz krem şanti
Dışını kaplamak için 
1 paket krem şanti
çilek

Yapılışı:
1. Öncelikle pudingi üzerinde yazıldığı şekilde hazırlayın. İçine bir paket toz krem şanti ve çikolata kremasını ekleyip mikserle çırpın.
2. Kelepçeli kalıbınızın etrafına bir sıra sade petibör  bisküvi dizin.  Sonra kakaolu bisküviden alıp üzerine bir tatlı kaşığı kadar puding sürüp sade bisküvilerin üzerine yapıştırıyoruz.  Bu şekilde bir sıra sade, bir sıra kakaolu bisküvi olacak şekilde aşağıdaki fotoğrafta olduğu gibi tüm kalıbı dolduruyoruz.








3. Kalan pudingi bisküvilerin üzerine yayıp bu haliyle pastayı buzdolabına kaldırın. 


4. Ertesi gün kalıptan pastayı çıkartın. Krem şantiyi paket üzerinde yazıldığı şekliyle hazırlayın ve buzdolabında birkaç saat bekletin.


  5. Tüm pastanın üzerini ve yanlarını  krem şanti ile kaplayın.



 6.  Çilekler ile pastanızın üzerini süsleyin. Arzuya göre çikolata sosu ya da farklı bir şekilde de üzerini süsleyebilirsiniz.


 7. Dilimleyerek servis edin. Afiyet olsun.





23 Nisan 2016 Cumartesi

Yeniden Doğdum Ben



Hemen hemen 3 ay olmuş ekranın başına geçip sesimi duyurmayalı. Şu 40 yıllık ömrümün belki de en zorlu, en duygu dolu, en yorucu ve en güçlü günlerini yaşadım. Yeniden anne oldum ben. Doğanın bana verdiği bu gücü tekrar hissettim ve yeniden o cennet kokusunu kokladım şükürler olsun. Tuğra' yı abi yapmak, onu hayatta daha güçlü kılmaktı tek amacım. Yolları daha kolay yürüsün, desteği olsun istedim hayatta. Biz varken değil, bizden sonrasıydı tek endişem. Kendimi bunu yapabilecek kadar  hazır hissetmesem de zorladım zorladım ve her türlü sağlık sıkıntısını halledip Yalın kuzumu 18 Şubat 2016 gününün sabahında kucağıma aldım. O da abisi gibi erken gelmeyi seçti, henüz 35 haftalıkken 2100 gr prematüre olarak hayatımıza katıldı. Tam 9 yıl öncesinin senaryosu tekrar verildi sanki elime. Yine minik prematüre bir bebek, yine yoğun bakım günleri, yine sabır yine sabır. 

Erken geleceğini haber aldığımızda durumu hiç riske etmemek için doğumun Hacettepe Üniversitesi Hastanesi' nde olmasına karar verdik Orhun' la. Doktorum hamileliğim öncesi ve süresince Prof. Dr. Özgür Deren oldu. Tuğra ' nın doğumuyla ilgili yaşadığım sıkıntılardan dolayı açıkcası çok araştırmış ve Özgür Hoca' nın işinin ehli olduğuna karar vermiştim. Şükürler olsun ki yanılmadık ve ona güvenerek bu yolu yürüdüm. Son haftalarda tansiyonumla ilgili çıkan sorunlardan dolayı doğum erken olmak durumunda kaldı. Tansiyonun yükselmesi sebebiyle karnımda bebeğin kilo alımı durunca beklemeden doğuma girdik. Öncesinde zaten akciğer geliştirici iğnelerimi olmuştum. İlk tecrübemden dolayı benim için korkulu bir rüyaydı doğumhane. Hele de doktorum doğumun epidural olacağını söylediğinde daha da heyecanlandım. Ama o anı yaşamak gerçekten herşeye değermiş. Kuzumun ilk ağlamasını duymak, onu koklamak ve herkesten önce onu görmek dünyalara değerdi. 

Yoğun bakım sürecimiz bu defa sadece 4 gün oldu. Ancak Tuğra' daki 21 günün aksine inanılmaz yorucu bir  4 gün oldu. Hacettepe ' de yoğun bakımda yatan bebeklerin durumları eğer çok riskli değilse, yani küvözden kısa süreli çıkabiliyorlarsa annelerden de bebekleri her 3 saatte bir emzirmeleri bekleniyor. Buraya kadar herşey oldukça doğal ve olması gerektiği gibi. Ancak hastanenin doğum katı ( 82 ) ile bebeklerin yoğun bakım katı (39- İhsan Doğramacı Çocuk Hastanesi ) arasında oldukça uzun bir mesafe var. Her seferinde o yolu gidip sonra geri dönüp neredeyse uyumadan bunu her defasında tekrarlamak. Yeni doğmuş prematüre bebeğin de emme performansının çok başarılı olamadığı ve süresinin oldukça uzun olduğu düşünülürse bu gidip gelmeler anne için inanılmaz yorucu. Sadece tansiyonumun çok yükseldiği birkaç defa dışında hep gidip emzirdim kuzumu, gidemediğim vakitlerde de sütümü sağıp yolladım. Annelik nasıl bir güçse işte o  güce sığınıp kendimi unuttum…



Tam yoğun bakım bitti, çıktık derken sarılık fena sardı başımıza. Yalın servise odaya geçtikten sonra sarılığı yükseldi ve 2 gece daha yoğun bakımda fototerapi almak zorunda kaldı. Ben de onun yakında kaldım elbette. Sürekli uyanık kalıp gözündeki bandı açıp açmadığını kontrol etmek ve sık aralıklarla emzirmek gereken cidden can sıkıcı bir süreç. Fakat orada çok daha zor durumda hastaları görüp halinize de şükrediyorsunuz. Sonrasında evimize yolcu edildik ama birkaç gün sonraki kontrolümüzde bilurubinin tekrar yükseldiğini hatta kan değişim sınırında olduğunu öğrenince tekrar hastane yolu gözüktü bize. Hem fiziksel hem de ruhsal olarak beni çok yoran  bir süreç yaşadım diyebilirim. Yenidoğan sarılığı gibi aslında çoğumuza basit görünen bir sağlık probleminin bile beni çok yıprattığını söyleyebilirim. 

Eve döndüğümüzde her şeyin çok daha güzel ve tospembe görünmesi gerekirken artık 2 çocuk annesi olduğumu farketmemle sanırım üzerimdeki baskıyı kendi kendime artırdım. Bana hala çok fazla ihtiyacı olan Tuğra ile birlikte artık bir de minicik bebek katılmıştı hayatımıza. Evde bizimle olan babaanne ve anneanne de görevlerini tamamlayıp İstanbul' a dönünce işin rengi benim için tamamen değişti diyebilirim.
Evin alışılmış olan çarkının artık eskisi gibi dönmesinin çok da mümkün olamayacağını anladığım anda içimde telaş çanları çalmaya başladı. Huyum çok fena;  halbuki rahat ol,  gevşe,  bırak oluruna varsın değil mi ama ? Yok mümkün değil benim tarzım değil o iş. Nasıl yetişirim derken yetişemediğimi görüp kendimi yedim ve hatta hala yemeye devam ediyorum desem yeridir. Tuğra' nın sabahları okula babası tarafından bırakılması dışında her şey eskisi gibi benim sorumluluğumda olunca yükümün altında ezildim. Sadece öğle yemeklerinde okula gidip gelmeyi bıraktım, artık Tuğra da kendi başının çaresine bakmayı öğrendi, ya da bilmiyorum ne yapıyor. Bilmek de istemiyorum yemiş mi yememiş mi; aç mı kalmış doymuş mu diye düşünmeden en azından bu tarafını oluruna bıraktım. Öğleden sonraları okul çıkışı onu okuldan almak için Yalın kuzusunu bezi, yedek bezi ıvırı zıvırı ile komşum Nazmiye ablaya emanet edip koştur koştur gidip Tuğra' yı alıyorum. Sonrası zaten tam bir maraton şeklinde gidiyor. Akşam olup da babamız eve gelene kadar evdeki tempo fena, anlatılacak gibi değil. Hala doğru dürüst bir akşam yemeği masası kurup yemek yemeye başlayamadık örneğin. Ve bir süre daha olmaz gibi görünüyor.

Doğumdan beri hayatımızda yepyeni bir terim var; gaz… Evet Yalın tam gazlı bebek. Ikınıp kıvranıp da tüm günü ve geceyi uykusuz geçirdiği çok oldu. Annem sağolsun burada olduğu sürece geceleri bana son derece yardımcı oldu. Zaten yorgunluk ve stresten çok az olan sütümden dolayı mama takviyesi yaptığımız için çoğu gece beni hiç uyandırmadan mamasını verip uyuttu kuzuyu. İşin bu tarafı canımı çok acıtıyor maalesef, Tuğra' nın doğumunda fazlasıyla olan sütüm bu defa beni ters köşe etti. İştahlı bir bebek için annenin sütünün yetmemesi çok can acıtıcı. Evde doğum sonrası 2 ay boyunca hastane tipi Medela süt sağma makinesi de kullandım, sağdım ama sütüm ne yazık ki artmadı. Mamayı istemeye istemeye vermek zorunda kaldım. Arada kendimi telkin edip avutsam da hala üzülüyorum. Memeden son damla gelene kadar inatla emzirmeye devam edeceğim, ne kadar emse o kadar fayda. Böyle diye diye bugün inatla emzirdim mesela uzun süre. Emzirme sonrası Yalın' ın pembemsi renkte kustuğunu görünce artık memeden sütle birlikte kan geldiğini anladım. Şimdi mama vermeyeyim de ne yapayım ?

Sütün az olmasını stres, yorgunluk ve uykusuzluğa bağlıyorum. Neredeyse doğumdan beri kesintisiz uyuduğum tek gece olmadı. Tansiyonumun yükselmesi ve gece gittiğimiz acilde verdikleri ilaçtan sonra evde sızdığım geceyi saymazsak. Sabaha karşı 4 gibi uyandığımda Aslı tam anlamıyla bitmişti ve nöbeti bana devrettiğinde bu işin kaçarı olmadığını anlamıştım. Yaklaşık 2 haftadır düzenli tansiyon hapı da almaya başladım. 40 yaşımda tansiyon hastası da oldum sonunda. Daha fazla kaçamadım. Hamileliğimin 29. haftasında başlayıp doğumla birlikte bıraktığım tansiyon ilacı artık bir daha bırakmamak üzere hayatımda. 


Fakat her zorluğuna rağmen bir tek şey var ki bu süreç beni mutlu etmeye yetiyor. İşte tam da şu tablo. Oğullarım. Hayattaki en büyük gücüm onlar benim. Tuğra' nın da kardeşini böylesine kollayıp kucaklaması beni inanılmaz mutlu ediyor. Yalın' dan önce gördüğü hiçbir bebekle ilgilenmeyen kuzum kardeşini sevdiğini her haliyle belli ediyor. Daha yoğun bakımın dışından camdan bakıp kardeşini gördüğü ilk andan itibaren onun iyi bir abi olacağını biliyordum. Hayat onların ellerini birbirinden asla ayırmasın, en büyük dileğim bu. Yalın doğduğundan beri içimden atamadığım suçluluk duygusunu ise hemen her anne yaşamış anladığım kadarıyla. Sanki 9 yıldan sonra Tuğra' yı aldatıyormuşum gibi bir his var içimde sürekli. Hayatımızın ortasına düşen bu minik adam benim neredeyse tüm enerjimi alıyor çoğu gün, Tuğra ile ilgilenemeden geçen her gün içimdeki suçluluk büyüyor. Ama geçecek biliyorum. Ben 2 çocuklu anne olmaya alışacağım, Yalın evin düzenine alışıp uslu bir bebek olacak umuyorum. Ve Tuğra da abi olmanın kolay olmadığını, fedakarlık yapması gerektiğini anlayacak. 


İşte kısaca böyle… 2 ayı böyle koşturmaca, telaş, gaz, emzirme, sarılık, hastane, okul, tansiyon, uykusuzluk, stres vs derken neredeyse nefes alamadan geçirdik.  İnsan geriye dönüp baktığında  en güzel geçmesi gereken günlerinin aslında telaşla geçtiğini görünce üzülüyor sonradan. O yüzden kendimi not: Rahat ol, keyfini çıkart, bırak dağınık kalsın, bırak bırak bırak…



3 Şubat 2016 Çarşamba

Yepyeni Bir Heyecan … Pi of Otizm

Yepyeni bir heyecanım var artık. Ordan Burdan Hayattan 'ı yıllardır takip edenler artık Tuğra' yı zaten yakınen tanıyorlar. Çok fazla detaylı paylaşmasam da arada yazılarımın kahramanıdır  benim ilk gözağrım. Tuğra ve Otizmle mücadelemizden ara ara üstü kapalı da olsa bahsediyordum zaten. Ancak son birkaç aydır Tuğra' nın ciddi bir matematik yeteneği ortaya çıkınca ne yapacağımızı, nereye başvuracağımızı bilemedik. Hem yurtiçinde hem de yurtdışından bir çok akademisyen ve ilgili ile görüşmelerimiz olduğu halde çok da aydınlatıcı ve oğlumuzun eğitime yön verebilecek ve bu yeteneğini köreltmeden yoluna devam edebileceği bir öneri alamadık. En sonunda kendi yolumuzu kendimiz bulmaya va sosyal medyanın da gücünü kullanarak bunu duyurmaya karar verdik. Nereden ne çıkacağını bilemeyiz sonuçta. İşte bu fikrimizin sonucu olarak da yepyeni bir blog doğdu: Pi Of Otizm

Tüm takipçilerimde de destek bekliyorum blogumuzun tanıtımı ve sesimizin daha çok yerlere ulaşabilmesi için…

16 Ocak 2016 Cumartesi

O Bir Klasik ; Tahinli Cevizli Kurabiye


Öyle bazı tarifler var ki sanki blogda olmazsa olmaz. Annemin tarifiyle Tahinli kurabiye de onlardan biri. Ve ben nasıl olmuşsa bunca yıl tarifini bloga yazmamışım. Defalarca yapmış olmama rağmen demek ki uygun zamanı gelmemiş. Dün okul çıkışı Tuğra' nın arkadaşına gidecektik, annem de oraya götürmek için yapıverdi hemen. Benim de en sevdiğim kurabiyelerden biridir zaten. Hem yapımı kolay hem de lezzeti muhteşem. Herkesin kendine has bir tarifi vardır elbet ama anneminki en güzel derken torpil mi olur ki:)

İnstagramda fotoğrafını paylaşınca birkaç arkadaşım tarifini istedi hemen. Baktım blog linki vermek için, tarifi göremeyince şaşırdım. Hal böyle olunca bloga da eklemek farz oldu böylesi güzel bir kurabiyeyi. Kesinlikle arşivlik bir kurabiye, tarif defterlerinin de olmazsa olmazlarından biri bana göre.



Malzemeler:

1 su bardağı tahin
1 su bardağı pudra şekeri
1 su bardağı sıvıyağ
arzu ederseniz ceviz içi ( olmayabilir de )
Aldığı kadar un 

Yapılışı:

1. Önce tüm sıvı malzemeleri karıştırma kabına alın ve karıştırın.
2. Unu yavaşa yavaş ekleyin, elinize yapışmayacak bir hal alana kadar.
3. Ceviz içini de ekleyin elinizde yuvarlayarak şekil verip tepsiye dizin.
4. 170 derecede soğuk fırına verin. Hafifçe rengi dönene kadar pişirin ve fırından alın.
5. Soğuyunca servis edin. 

Afiyet olsun.


8 Ocak 2016 Cuma

Paylaştıkça Çoğalan Mutluluk...

Oldum olası hep sevdim yazmayı, yazıp yazıp kenara attım. Bir gün belki daha çok insanın okuayabileceği bir mecraya ulaşırım ümidimi de hiç kaybetmedim. Hala ve de  inatla  yazıyorum. Yemek tarifi yazmanın hayatıma çok daha sonradan dahil olduğunu da belirteyim. Daha ortaokul yıllarında başladım günlük tutmaya; neredeyse üniversite yıllarına kadar da hiç aksatmadan yazdım. Hala sakladığım ve ileride çocuklarıma en büyük mirasım olarak bırakcağım hazinemdir onlar. Evlenirken çeyizimle birlikte evime geldiler ve tozlu yapraklarının gün ışığına çıkacağı güne kadar da saklanacaklar. 

Konu yazmak deyince nasıl dağılıyorum. Hemen konuyu taaa nerelerede götürdüm. Geçtiğimiz aylarda Mavi Jeans' te birlikte çalıştığım mesai arkadaşlarımdan Elif bana blogunda konuk yazar olmamı teklif ettiğinde de hiç düşünmedim. Biraz annelikten, biraz Ankara' ya yerleşip buraya alışma sürecimizden, biraz otimzle boğuşmamızdan biraz da sürprizlerden bahsettim. Aylardır sakladığım, vaktini beklediğim sürprizimi de paylaşmış oldum böylece. Sonra beni sosyal medyadan takip etmeyen blog okuyucularımın da hakkıdır bunu bilmek. Ve yazıyı haber vereyim istedim.







Eğer okumak isterseniz Elif' in blogunda sizler için bişeyler karaladım. 

Yazının linki de işte tam burada :