23 Ocak 2014 Perşembe

Acukalı Rulo Çörek


Her yolculuk öncesi aynı şey oluyor. Hep bir şeyleri yanıma almayı unuturum diye işime yarayan, yaramayan ne kadar ıvır zıvır varsa topluyorum, yanımda götürüyorum. Yine biraz öyle oldu. Bavullar hazırlandı kapatıldı, birkaç saat sonra İstanbul'a doğru yolculuk başlayacak. Yarın sabah da küçük beyden biraz ayrılıp azıcık daha uzağa yola çıkacağız. Yepyeni yerler görüp farklı kültürleri deneyimleyip kısmetse döndüğümde de dilim döndüğünce paylaşacağım. Gitmeden önce ufacık da olsa veda edeyim istedim. Ben geri gelene kadar ekranda da yeni bişeyler olsun dedim. Ne zamandır arşivde paylaşılmayı bekleyen reçetemin vakti geldi sanırım. 

Bu arada günün daha da önemli bir başka ayrıntısı küçük adamın bugün ilk karnesini almış olması. İlk senenin ilk yarısını çok şükür tamamladık. Öğretmenimizin Tuğra'ya olan inancı ve bitip tükenmeyen enerjisi ile çok zor bir dönemi atlattık biz. Ve bugün gönülden bir kere daha anladım ki yüreğinizi ortaya koyarak yaptığınız her iş size olumlu bir şekilde geri dönüyor. Yarın karnesini alacak tüm öğrencilere ve velilere keyifli bir sömestr tatili diliyorum. 


 Malzemeler:
1/2 su bardağı sıvıyağ
125 gr margarin
2 adet yumurta
1/2 çay bardağı yoğurt
1/2 paket yaş maya
1 çorba kaşığı toz şeker
1 tatlı kaşığı tuz
3 su bardağı un

içi için: 1 kase acuka ( zeytin ezmesi ya da çikolata kreması da tercih edebilirsiniz )
üzeri için 1 adet yumurtanın sarısı
susam


Yapılışı:
1. Yaş mayayı ılık suda eritin. Unu eleyerek yoğurma kabına alın.
2. Ortasını açıp yumurtaları kırın. Diğer tüm malzemeleri ekleyin.
3. En son mayayı da katıp yoğurun.Yumuşak hafif cıvık ama ele yapışmayacak bir hamur olacak. Gerekirse kontrollü olarak kaşıkla un ekleyebilirsiniz.
4. Yoğurduğunuz hamurun üzerini nemli bezle kapatıp hamuru yarım saat dinlendirin.
5. Elinizle hamurdan parçalar alıp hamuru açın. Hamurun içine acukayı fırça yardımıyla sürüp rulo haline getirin.
6. 3 parmak kalınlığında kesip fırın tepsisine yerleştirin. Üzerlerine yumurta sarısı sürün, susam serpin.
7. Önceden ısıtılmış 175 dereceye ayarlı fırında üzerleri kızarana kadar pişirin.


16 Ocak 2014 Perşembe

Herle Çorbası ( Sivas Yöresi )


Başka zaman değil ama kış günleri evde her gün mutlaka çorba olmalı. Ocağın üstünde tencerede çorbası olmalı bir annenin her daim. Kural değil elbet ama bizim evin gerçeği bu. Sıvı tüketimi konusunda üstün başarı ödülüne layık gördüğüm küçük beyin yemek konusundaki itirazsız tek kabulü de çorbalar. Hal böyle olunca farklı şeyler olsun da bıkmasın istiyorum. Herle Çorbasının tarifini daha önceden paylaşmıştım ama tekrar hatırlatmak istedim. Sivas çorbası bu, babaannemin sıklıkla yaptığı, bizim de severek yediğimiz çorbalarda biri. Baba tarafı Sivas, anne tarafı Trabzon olunca çok geniş bir yelpazede damak zevkine de sahip oldum haliyle. Her iki yörenin de çok sevdiğim, vazgeçemediğim enfes lezzetleri var. Herle Çorbası da Sivas yöresinin en sevdiğim tatlarından biri. 

'' Yeryüzünde çorba gibi bir taam yok latif; hem latiftir hem de hazmı çok hafif ''

Bu arada eskilere takılıp biraz kayıt altına alma merakım başladı son zamanlarda. Özellikle bizim için ailenin en büyük hazinesi anneannemin birbirinden derin sözlerini. Hayatım boyunca tanıdığım hiç okula gitmemiş ama en kültürlü insandır anneannem. Aklınıza gelebilecek her türlü dünya meselesiyle ilgilidir ve her konuda söyleyecek bir sözü mutlaka vardır. Bir de böyle özlü sözleri meşhurdur, her olayın üzerine konuyla bağlantılı öyle bir laf eder ki daha da üstüne konuşamazsınız. Bir süredir kayıt altına alıyorum bunları. Şimdi konu çorbaya gelince bu yukarıdaki sözü de paylaşmadan edemedim. 






Malzemeler:

1 orta boy soğan
1 orta boy patates
1 su bardağı ince bulgur
1 yemek kaşığı salça
1 adet tavuk but
1 yemek kaşığı un



1. Soğanları ince ince yemeklik doğrayıp tencereye alın, yağda kavurup içine salçayı ekleyin.
2. Önceden haşladığınız tavuğun suyunu da tencereye ekleyin. 
3. Bulguru da katıp  yumuşayana kadar pişiriyoruz.
4. Patatesleri ufak ufak kesin, haşlanmış tavuk butunu da didikleyip çorbaya ekleyin.
5. Ayrı bir kapta az su ile erittiğimiz unu da  tencereye yavaş yavaş katıp dibine tutmaması için karıştırın. 
6. Tuzunu, pul biberini katıp bir taşım kaynatın. 
Afiyet olsun



11 Ocak 2014 Cumartesi

Fıstıklı Antep Katmeri



Bir Cumartesi gecesi ekran başına geçip de böylesine bir tarifi paylaşıyorsam Pazar sabahı evdekilerden güzel iltifatlar alasınız diyedir. Bu iyiliğimi de unutmazsınız artık. Sadece 15 dakikanızı alır hazırlaması ama tüm gün akıllarından çıkmayacak bir lezzet hazırlamanız mümkün. Tarif yine bu işin ustası Baklavacı Güllüoğlu' ndan. Ankaralı blogger olarak katıldığımız bir etkinlikte tadına bakıp tarifini de almıştık. Benim elimden bu işler gelir diyorsanız işte size tarif: 


Malzemeler: (1 adet 2 kişilik)
hamuru için
100 gr un
1 çay kaşığı tuz
60 gr su 

İç malzemesi için:
100 gr kaymak
60 gr toz fıstık
40 gr toz şeker


Yapılışı:
1. Hamurun malzemelerini yoğurma kabına alın. Pürüzsüz bir hamur olana kadar yoğurun. Top haline getirip hafifçe yağlayıp mermer yüzeyli bir tezgahın üzerinde 1 saat dinlendirin.
2. Hamuru dinlendirdikten sonra merdane yardımıyla yemek tabağı çapında açın. Ardından elinizle çevirme tekniği ile olabildiğince en ince hamuru elde edin.
3. Hamuru iyice incelttikten sonra kenarlarını kesip kare şekli verin. Üzerine sırasıyla kaymağı, fıstık içini ve şekeri serpiştirin. Zarf şeklinde kapatıp yağlı kağıt serili fırın tepsisine alın.
4. Önceden ısıtılmış 200 dereceye ayarlı fırında 5 dakika pişirin. isteğe göre sıcak ya da soğuk, üzerine bolca toz fıstık serpiştirerek servis edebilirsiniz. 

Püf noktası : Katmer tam olarak 5 dakika pişirilmelidir. Fırında 4 dakika durursa çiğ kalır, 6 dakika tutarsanız da fazla pişmiş olur.

8 Ocak 2014 Çarşamba

Patlamamış Mısır Olmak...

Yılın ilk yazısını yazayım diye oturdum ekranın başına. İyi dileklerde bulunayım, umut dolu birşeyler diyeyim dedim. Sonra baktım herkes aynı şeyleri diliyor, söylüyor birbiri için. Sevgi, mutluluk, başarı, huzur, sağlık, aşk vs…  Farklı değil dileklerim; huzuru ve sağlığı en başa alıp hepsini sıralıyorum kendim için, sizin için, hepimiz için. Güzel, çok güzel bir yıl olsun, yıllar sonra geriye dönüp baktığınızda bir yerlerinize çizik atmış bir yıl olsun hiç olmazsa… Biraz farklı olun siz de; başka olun başkalarından; uzakta değil ama uzak olun… Aşağıda paylaştığım yazıyı aylar önce yazmıştım yine tam da öyle bir ruh hali içindeyken. İşte şimdi tam da sırası… Arada, bazen patlamamış mısır olun..







'' İçine tonlarca sakinleştirici yerleştirilmiş gibi durgun ve kendimden uzaktım. Tüm yanımda duranların yanında olmamayı seçmiş, ortama uyum sağlamamak için direnen uyuz bir tiptim. Aynı hedef için hasbelkader  yanyana düşmüş kendim gibilerle inadına aynı olmamak için debelenen bir zavallıydım belki de. Kuma batmış ayağını kurtarmak için var gücüyle çırpınan bir kurban ya da. Düzene, sırf adı düzen diye direnen bildiğinin ardına kaçan bambaşka bir dünyalıydım. Ne olduğu yere ait olabilen; ne ait olduğu yerde tutunabilen bir kısmetsiz kuldum adeta. Ötelediği herşeyle beraber içinde sakladığı, derinlerine ittiği her olmazın acısını en ufak zerresine kadar hissedebilen bir garip duyarlı. Umarsız değil, umursamaz olamayan; koşmaktan yorulup da durup dinlenmeyi bilmeyendim.  Hani arkasından kurulan oyuncak bebekler gibi hareket edebilen, durduğunda ne yaptığının farkında olmayandım belki de ben. Tıpkı bir tencereye patlasın diye yanyana atılıp da kader ortağı olmuş mısır tanalerinden biriydim. Pat pat pat diye patlarken bir anda ses kesilir de '' tamam hazırdır '' dersin ya. Orada tencerenin dibinde kalan, uyumsuz, asi, patlayamamış mısır tanesi gibiydim ben. Patlayanlara gülümseyip, onu görmeyenlere bile alaycı dudak ucuyla gülümseyebilen patlayamamış mısır tanesiydim evet. Kalabalıklar içinde yapayalnız; gülümserken içi ağlayan; susan ama içi hiç susmayan o mısır tanesi olabilmek. Diğerlerinin küçümseyip burun büküp kaçtığı farklı bir mısır olabilmek. Aynı koçandan çıkmış diğer tüm benzerlerinden başka olabilmek, farklı durabilmek. İsteyerek, bilerek ve kaçarak birşeylerin arkasında kalmak. Bundan gocunmamış aksine gurur duymuş mini mini bir mısır taneciği olabilmek. Patlamamış… Patlayamamış… Patlamak istememiş… ''