21 Kasım 2012 Çarşamba

Kuru Meyveli Çikolata Soslu Kek


Beni tanıyanlar ve blogumu takip edenler bilir ki bizim evde kek çok sevildiği için yapılmaz. Kekin yapılış sebebi benim de küçük beyin de kek çırpmaya bayılıyor olmamız. Benim stres yüklü olduğum zamanlar ilk yaptığım şey buzdolabından 3 yumurta çıkartmak olur. Küçük bey de ne zaman mızmızlanıp huysuzluk sinyalleri vermeye başlasa anlarım ki kek çırpacak ve mutlu olacak. Bu fotoğraftaki kek de yine öyle bir vakitte yapılıverdi. Hem bu defa pek de bir severek yedi. Onu müzik dışında sakinleştirip mutlu eden bir başka şey de mutfakta olmak. Kime çekmiş acaba :))

Malzemeler:
3 yumurta
1,5 su bardağı toz şeker
1 su bardağı sıvıyağ
1 su bardağı yoğurt
3 - 3,5 su bardağı un
1/2 su bardağı kakao
kabartma tozu 
vanilya
üzeri için
100 gr bitter kuvertür çikolata
1 çay bardağı kurutulmuş meyve parçacıkları

Yapılışı:
1. Yumurtaları kırıp toz şekerle beraber şeker eriyene kadar mikserle karıştırın.
2. İçine sıvıyağ, yoğurdu da ekleyip birkaç dakika daha çırpın.
3. Son olarak un, kabartma tozu, kakao ve vanilyayı eleyerek katın ve tahta bir kaşıkla karıştırın.
4. Yağlanmış kek kalıbına kek harcını döküp 170 derece fırında 45-50 dk kadar pişirin. Arada kürdanla pişip pişmediğini kontrol edin
5. Pişen keki fırından alıp oda sıcaklığına gelince kalıptan çıkartın. 
6. Üzerine benmari usulü erittiğiniz çikolatayı döküp kuru meyve parçacıklarını serpiştirin.

Afiyet olsun.

16 Kasım 2012 Cuma

Peynirli Kolay Poğaça


Bu sabah Tuğra' yı okula bırakıp eve dönerken diğer anasınıfı velilerinden birkaç arkadaş bana kahveye gelmek istediklerini söylediler. Hemen eve gidip ortalığı toparlayıp ne yapsam diye düşününce aklıma en pratik bu poğaçalar geldi. Fotoğraflar bir önceki yaptığımda çekilmişti. Bugün kızlardan da övgü dolu sözler duyunca tarifi tekrar paylaşayım istedim. Hem de fotoğraftaki gibi köy unuyla yapılınca nasıl mis gibi oluyor tadı anlatamam. Tarif Sevgili bir demlik sohbetim Sevilciğime ait. Ben de ondan aldığımdan beri sıklıkla yapıyorum, içinde bolca peynir olduğu için de Tuğra bey yedikçe mest oluyorum peynir gitti midesine diye.

Malzemeler:
1 çay bardağı sıvıyağ
1 çay bardağı yoğurt
1 yumurtanın akı içine sarısı üzerine sürülecek
kabartma tozu
150 gr kadar beyaz peynir ( peynir tuzsuz ise tuz da ekleyebilirsiniz )
2,5 bardak kadar  un ( unu kontrollü ekleyin, ele yapışmayacak bir hamur olmalı )
üzeri için susam, çörekotu, haşhaş ya da ayçekirdeği içi

Yapılışı:
1. Tüm malzemeyi karıştırma kabına alıp ele yapışmayacak bir hamur olana kadar un ekleyin.
2. Elinizde ceviz büyüklüğünde parçalara şekil verip yağlı kağıt serilmiş tepsiye dizin.
3. Üzerlerine yumurta sarısı sürüp üzerine susam serpiştirin.
4. Önceden ısıtılmış 170 derece fırında yaklaşık 40 dakika üstü kızarana kadar pişirin.

Afiyet olsun.


15 Kasım 2012 Perşembe

Bartu Bebeğin Baby Shower Kurabiyeleri



Yeğenim Çınar için hazırladığım Mevlid Kurabiyelerini görüp beğenen Ercan Bey' in isteği üzerine hazırlandı bu kurabiyeler. Eşi Emel hanıma doğum öncesi moral vermek için yapılan Baby Shower Partisinde verilmek üzere yine aynı renklerde süslendi.


Bartu bebek dünyaya gelmiş bu arada dün Ercan beyden aldım haberini. Allah inşallah sağlıklı uzun başarılı bir ömür nasip etsin. Emel hanım ve Ercan beyi de çok tebrik ediyorum, keyifle büyütsünler bebeklerini umarım.


12 Kasım 2012 Pazartesi

Nazar Değmesin Pastası


Şeker hamuruna bulaşıp da işin sadece kurabiye süslemekle sınırlı kalacağını düşünmek hayalmiş sanırım. Çınar kuzumun kurabiyelerini yapacağım gün kapımı çalan karşı komşum kızı Elif'in  doğumgünü için pasta yapıp yapamayacağımı sorunca hayır diyemedim. Evet demeye de cesaretim yoktu ama elimden gelenin en iyisini yapacağımı söyleyip derin düşüncelere daldım. Kurabiyeleri Aslı ile süslediğimiz gün pastayı da birlikte kaplarız diye düşünüp pandispanyasını bir gece önceden pişirip katlandırıp hazırladım. Hem Aslı hem de ben daha önceden kurabiye süsleme dışında şeker hamuruyla hiç ilgimiz olmadığından tamamen doğaçlama gelişti pastanın şekli de süslemesi de. Blogda da yerini alsın istedim ilk şeker hamurlu pastamız olarak. Gerisi gelir mi bilemem ama bu pasta kurabiye işi öyle bir keyif ki hiç eksik olmasın pandispanya da kurabiye de hayatımızdan.

9 Kasım 2012 Cuma

Gaziosmanpaşa Gar Lokantası ( Büyük Ankara Balıkçısı )


 Uzun zaman olmuş bir mekan önerisi yapmayalı. Aslında Ankara' ya geldiğimizden beri oldukça fazla farklı mekan gezip deneyimledik. Ama demek ki hiçbiri bu akşamki kadar bizi memnun edememiş. Yemeği yiyip de üzerine su bile içmeden gelip evde bu yazıyı yzıyorsam bu da bir ilktir.
 Bu akşam bir işimiz dolayısıyla Ayrancı taraflarındaydık. İşimizi bitirip de nerede ne yesek diye düşünürken  Mehmet Yaşin' in  '' Ankara' da Göksu ve Gar Lokantaları muhteşem '' diye tweet attığını gördüm. Göksu' ya birkaç defa gittiğimiz için hemen Gar Lokantası nerededir diye bakınıp aslında epeyce de yakınımızda olduğunu öğrendik.
Ve kendimizi lokantada bulduk. Kesinlikle çok doğru bir karar olmuş. 

Ben balık yemek istemediğim için birkaç çeşit zeytinyağlı sebze siparişi verdim, beyler baba-oğul Lagos Izgara istediler. Zeytinyağlılar da oldukça başarılı özellikle enginar kalbi çok lezizdi ancak balığın lezzeti müthişti. Özellikle de küçük beyin hoşuna gitsin diye Şefin uzun uzun zahmet edip hazırladığı limondan balık ve fare detayları da sunumun ne kadar özenle yapıldığına çok iyi örnek. Balık yemem diye düşünüp sebzelere gömülmüş olsam da tadına elbette baktım ve lokum gibi olduğunu söylememe gerek bile yoktur herhalde. 

 Denememiz için ikram edilen Balık Pastırma da alışılmışın dışında bir lezzetti. Akya balığının çevresine bildiğimiz çemen sarılarak yapılmış değişik bir balık mezesi.
Açıkcası böylesine keyifli bir akşam yemeğine gideceğimizi bilseydim fotoğraf makinemi mutlaka yanıma alır, her ayrıntıyı fotoğraflardım. Bunlar ancak cep telefonu ile çekebildiklerim. Öyle ki o keyifli yemeğin arasında habire fotoğraf çekmek de gelmiyor insanın içinden. Bir sonraki gidişimizi beklesem de eminim çok uzayacaktı, bu keyfi hemen sıcağı sıcağına paylaşmak istedim. 

Lokantanın menüsünde sadece balık değil et de var. Aynı lokantada hem et hem balık olduğunda aslında lezzetinden biraz şüphem olur benim ama balık tarafında hiç şüpheniz olmasın, fazlasıyla başarılı bir mekan. Hem lezzeti hem de sunumdaki şık detaylara gösterdikleri özen de takdir edilecek kadar var. Ayrıca önemli bir başka nokta da tüm çalışanların oldukça nazik ve güleryüzlü hizmet veriyor oluşu. Bizim küçük beyin kendini sürekli evinde hisseden rahat tavırlarına karşılık bizi hiç kasmayan ve huzursuz etmeyen bir sıcakkanlılıkla misafir ettiler bizi. Ki bence bu benim bir dahaki sefere orayı tercih etmem için en büyük etken olacaktır. Yolu Ankara' ya düşenlere ya da zaten Ankara' da olup da henüz keşfedememiş olanlara tavsiye edilir. 

5 Kasım 2012 Pazartesi

Patlıcan Musakka


Hani bazı yiyecekler vardır ya '' Her gün olsa her gün yerim '' dersiniz. İşte patlıcan sanırım bana o cümleyi dedirten sebzedir. Her haliyle sevdiğim ve büyük bir iştahla yediğim; hatta yerken mutlu olduğum sebze demeliyim. Bu kimileri için yumurta, çoğunluk için makarnadır, benim için patlıcan. Öyle bilinen çok büyük faydası falan da yok ama patlıcanla ne yapılırsa yapılsın sofranın en özel yerini hakeder. İster beğendi yapın ister karnıyarık isterseniz de salatasını hepsi ayrı lezzettir Türk mutfağında. Patlıcan Oturtma da o lezzetlerden biri. Hele bir de mevsiminde iyisinden seçerseniz patlıcanları tadından yenmez işte o yemek. Benim gibi sebze seçme konusunda sıkıntısı olanlar için patlıcanın iyisi nasıl seçilir onu da anlatayım bari tarifi vermeden. Öncelikle patlıcanın iyisi simsiyah olur ve ele asla boya vermemelidir, o boyasını verenler de bolca ilaçlanmış demektir. Çok sert patlıcanın içi çekirdekli olur ve ne kadar çok çekirdek olursa lezzeti o kadar azalır. Ve sapları diri ve yemyeşil olmalıdır üzeri de parlak. 

Bu arada tarifi verirken yemeğin adının Musakka mı Oturtma mı olması gerektiği konusunda epeyce bir düşündüm. Ufak bir araştırma sonucunda Musakka olmasında karar kıldım. Musakka kıymalı olurmuş, oturtma ise sadece domates ve sebzenin kendi suyuyla olurmuş. Adının önemi yok derseniz işte tarif.

Malzemeler:
1 kg patlıcan
2 orta boy kuru soğan
250 gr orta yağlı kıyma
2 adet domates
3-4 adet sivri biber
2 yemek kaşığı acı biber salçası
tuz, karabiber
maydanoz
2-3 yemek kaşığı zeytinyağı
patlıcanları kızartmak için 1 cay bardağı ayçiçek yağı
1 yemek kaşığı sirke
birkaç dal maydanoz

Yapılışı:
1. Patlıcanları alacalı olarak soyup bir parmak kalınlığında doğrayın. İçi tuzlu su dolu bir kapta en az yarım saat acısının çıkması için bekletin.
2. Ayçiçek yağını tavaya alın, içine 1 yemek kaşığı kadar sirke katın , bu patlıcanların kızartma yağını çekmesini engelleyecektir.
3. Suyunu süzdürüp iyice sıktığınız patlıcanları yağda hafifçe kızartıp kağıt havlu üzerine alın.
4. Tencereye zeytinyağını alıp yemeklik doğranmış soğanları ekleyin. Soğanlar hafif pembeleşince kıymayı katıp kavurun.
5. İnce kıyılmış sivri biberleri, salçayı  ve domatesi  de içine ekleyip birkaç dakika daha pişirin ( Ben artık mevsim itibariyle taze domates kullanmıyorum, yazın hazırladığım kavanoz domateslerden yapıyorum ). 
6.Bu hazırladığınız harcın içine kızartılmış patlıcanları ekleyip baharatlarını da katıp kısık ateşte pişirin.
7. Yemeğiniz pişince ince kıyılmış maydanozları üzerine serpiştirin ocağın altını kapatın.

Afiyet olsun

Ben kendi pişirme şeklimle ilgili bir şey daha paylaşayım. Ben hazırladığım kıymalı harcı pişince bir fırın kabına  bir sıra patlıcan dizip üzerine harçtan yayarım. Üzerine bir sıra daha patlıcan dizip yine kıymalı harcı dökerim. Ve içine çok az sıcak su ekleyip fırına veririm. Dilerseniz tencerede de bu şekilde yapabilirsiniz.