4 Ağustos 2012 Cumartesi

Bir Nefeslik Ziyaret


Uzun ara verince nasıl ve nereden başlayacağımı bilemiyorum. En son postta Karadeniz seyahatine çıkacağımızı söylemiştim. Karadeniz tatiliyle ilgili anlatacaklarım daha sonra gelecek. Ama tatil dönüşü İstanbul yolu üzerinde öyle bir yere misafir olduk ki bunu paylaşmak için daha fazla beklemek olmaz.

Mayıs ayında Sinop tatili dönüşü yolumuz Kastamonu' ya düşünce Sevgili İnci Ablayı aramış ve  memleketinde olduğumuzu söylemiştim. Ve ilk fırsatta onun orada olduğu bir vakitte uğramak istediğimizi söylemiştik. Demek ki çok gönülden dilemişiz ki bu kadar kısa sürede yine kısmet oldu, oralara yine yolumuz düştü.

Rize' den Cuma günü öğlen saatlerinde çıkınca rotamızı değiştirip Kastamonu üzerinden gitmeye karar verdik. Ve o anda aklıma İnci abla geldi, arayıp uğramak istediğimizi söyleyince binbir heyecanla bizi gece yatıya beklediğini, yataklarımızı bile hazırladığını söyleyip tüm yol boyunca da her telefon görüşmesinde heyecanını bize geçirdi. Ancak biz gece yarısı artık yola devam edemeyeceğimizi anlayıp da Gerze' de mola verince İnci Abla' ya misafir oluşumuz ertesi sabaha kaldı.

Üstteki fotoğraf Gerze' den. Gece ilk bulabildiğimiz minik otelde dinlenip de uyanınca harika bir yerde olduğumuzu bu manzarayı görünce anladık. Sonra ufak bir çevre gezisi yapıp yola koyulduk Abana' ya doğru. Hemen hemen 3 saatlik bir yolculuk sonrasında bizi güleryüzle bekleyen İnci Abla ve annesinin evine ulaştık. 

Resim yazısı ekle

Öyle güzel bir kahvaltı sofrası hazırlamışlardı ki bize, gülerek eğlenerek saatlerce kalkmadık masadan. Herşey kendi bahçelerinden ve doğal ve taptazecik. Onca yolu geldiğimize değecek kadar güleryüz ve harika bir evsahipliği yaptılar bize.

İnci Abla' nın kendi elleriyle toplayıp da yaptığı Dağ Çileği Reçeli, anneciğinin yine kendi bahçesinden frambuazlarından yaptığı mis kokulu reçeli, yine kendi yörelerine ait Bazlamaç ekmekleri, enfes kızartmalar ve daha neler neler. 

Ev sahipleri böyle tatlı dilli güler yüzlü olunca saatler nasıl geçti o masada hiç bilmiyorum. 




Kahvaltı sonrası İnci Abla ve Nursena bize çevreyi gezdirdiler. Özellikle evlerinin hemen karşısındaki çay bizim en çok ilgimizi çeken yer oldu. Daha doğrusu sarı papatya bayıldı, mest oldu, kendinden geçti. Nursena' yı da yanına alıp su kuşu gibi batıp çıktı buz gibi sulara. 


Uzun ve yorucu çevre gezisinden sonra artık yola çıkmak vaktimiz gelmiş de geçmişti bile. İnci Abla' ya kalsa o geceyi de orada onlara misafir olup geçirmemiz gerekiyordu ama malum yol uzundu. Yine de tüm ısrarlarımıza rağmen bize kendi yörelerinin meşhur Kulaklı Makarnasını yedirmeden yola çıkmamıza izin vermedi. 

 Bu ekmek mis kokulu, keşke kokusunu da anlatmam mümkün olabilse. Pişirirken altına karalahana yaprakları koyuyorlarmış ve ekmeği yerken o kokuyu alıyorsunuz. Tabii eğer karalahanayı seviyorsanız enfes bir lezzet. 

Ve bu da Kulaklı Makarna, aslında bir nevi mantı diyebiliriz. Çok lezzetli fotoğrafından da görüldüğü üzere. O enfes kahvaltıdan sonra midemizde yer kalmamış olsa da İnci Abla bizi yedirip içirmeden yola çıkartmadı. Hatta ona kalsa sütlaçlarımızı yiyip çayımızı da içip öyle yolcu edecekti ama onları da bir dahaki sefere saklayalım dedik. 

Bu harika gün için kendim,eşim ve sarı papatyam adına çok teşekkür ederim hepinize. İnci Ablama, güleryüzlü nur yüzlü tatlı anneciğine ve güzeller güzeli Nursena' ya. Yedirip içirip paşalar gibi ağırladıkları yetmezmiş gibi bir de yanımızda götürmemiz için kavanoz kavanoz reçeller, ağaçtan tazecik toplanmış fındıklar, sebzelerle elimiz kolumuz dolu yolcu ettiler bizi. İnşallah Allah tekrar o güzel yerlere gitmeyi nasip eder. Hatta bir dahaki sefere tüm bizim kızlar toplanıp bir blog toplantısı yapalım da dedik. Bunu da burdan yazayım da unutmayalım.

1 yorum:

Esradan dedi ki...

yazınızı büyük bir keyifle okudum.ben de kastamonuluyum.ama konya da ikamet ediyorum.oraları görmenize sevindim.yeşili doğası bir harikadır oraların.sanırım artık dinlenme vaktinizd e sıra.sevgiler