27 Şubat 2010 Cumartesi

Kuru Börülce Salatası

Hani böyle arşivde dura dura lezzeti kaçan, bir türlü yayınlanma günü gelemeyen tarifler vardır ya işte bu salata onlardan biri değil. Uzunca süredir bekliyordu bu sayfaya geleceği günü sabırla.
Bu aralar biliyorsunuz o etkinlik senin bu etkinlik benim gezip duruyorum. Tarif vermeyi özlemişim yani. Tam da şöyle bahar yaklaşırken biraz kalorisi az şeyler arıyor gözüm. Yine yaz gelecek, yine kilo verme telaşına düşeceğiz diye şimdiden sıkı tutmak gerek. Ama nasıl, bilen varsa nolur bana da anlatsın.

Kuru börülce benim daha önceden hiç bilmediğim, tatmadığım bir lezzetti. Çok şey kaçırmışım. Hep bloglarda görüp merak ederdim ki hiç önüme çıkmamıştı bir yerde. Aylar önce Feneryolu Pazarında yöresel ürünler satan bir tezgahta görünce resmen atlayıp kapmıştım börülceyi. O günden beri de sık sık yapar oldum. Bakliyat sevenlerin ağız tadına uygun, çok ferah bir salata oluyor.

Malzemeler:

1 su bardağı kuru börülce
yarım demet maydanoz
yarım demet dereotu
2 yemek kaşığı konserve mısır
1 küçük kase kıyılmış kırmızı lahana
2 adet yeşil biber
2-3 dal taze soğan
yarım nar
2 yemek kaşığı nar ekşisi
yarım limon
zeytinyağı
tuz

Yapılışı:

1. Börülceleri yıkayıp tencereye alın ve üzerini geçecek kadar suda haşlayın ( ben suyu mümkün olduğunca az koyuyorum, sonradan haşlama sularını dökmeyi sevmiyorum, tüm vitamin içinde kalsın istiyorum )
2. Haşlanan börülceleri süzgece alıp soğumaya bırakın. Börülceler ne çok sert kalsın ne de çok yumuşak olsun. Haşlarken arada kontrol ederek istediğiniz kıvamda olmasına dikkat edin.
3. Diğer tarafta maydanoz, dereotu ve taze soğanı yıkayıp ince ince kıyın.
4. Yeşil biberleri ve kırmızı lahanayı da ince kıyın.
5. Yeterince soğumuş olan börülcelerin içine tüm malzemeyi katıp mısırı da ekleyin.
6. Servis tabağına alıp üzerini nar taneleri ile süsleyin.
7. Nar ekşisi, zeytinyağı, limon ve tuz ile sosunu da hazırlayıp servisten hemen önce ekleyin.

Afiyet olsun.


Bu salatayı TuzBiber Dergisi Salata Etkinliğine gönderiyorum. Unutmayın son gün yarın, tariflerinizi mutlaka gönderin...


26 Şubat 2010 Cuma

İGLO ile Hobimle Mutluyum Yemek Kursu


Geçtiğimiz Çarşamba akşamı Sevgili Tijen'in yemek kursu daveti üzerine İGLO ile Hobimle Mutluyum Yemek Kursu' ndaydım. Benimle beraber çok sevdiğim arkadaşım Sevgili Betülcüm ve Sevgili Saliha da vardı. Tam 4 saate yakın bir sürede İGLO ürünleri ile oluşan harika bir menü hazırladık Şefimiz Serkan Kılınç ile beraber.

Kurs öncesi İGLO ürünleri hakkında çok fazla bilgim yoktu açıkcası. Evimizin balık sevmez küçük adamına balık sevdiren Fish Fingers dışında da pek ürünlerini almamıştım. Gurme karides de benim kullanımda yaptığım hatalardan dolayı istediğim sonucu vermemişti. Kurs sonrasında hem karidesin pişirme incelikleri hem de diğer İGLO ürünleri ile ilgili detaylı bilgim oldu.
İtalyan ve Meksika mutfağı konusunda tecrübeli genç Şefimiz Serkan Kılınç bizler için İGLO ürünleri ile yapacağımız çok güzel bir deniz mahsülleri menüsü hazırlamıştı. Hep birlikte güle eğlene menüyü hazırladık. Bir taraftan şefin bize arada verdiği sos vs. tarifleri bir taraftan Sevgili Tijen'in gerektikçe İGLO ile ilgili bizi bilgilendirmesi de güzeldi.

Menümüzde neler vardı merak edenler için hemen belirteyim, şimdilik sadece fotoğraflar olacak ama her yemeği tekrar evde denemek ve evdeki balık severe de tattırmak niyetindeyim. O zaman mutlaka tarifleri de blogda paylaşacağım.

1) İGLO gurme karides şiş



2) İGLO paelle



3)İGLO ile deniz mahsullü salata




4) İGLO soya fasulyeli pizza




Şefimiz anlatırken bir an önce başlasak diye sabırsızlıkla bekliyorum gibi...
Veee o en büyülü an, yemek yaptığımız keyifli dakikalar. Beni de ancak yemek yapmayı ve yemeyi sevenler anlar sanırım. ( Betüşcüm seninle yanyana yemek yapmak da ayrı keyif arkadaşım)

Ocak başında paellemizi kontrol ederken. Daha evvelden hiç lapa kıvamında pilav yapmadığım için başta birşeye benzetemesem de sonunda ortaya somon ve buharda pişmiş sebzelerle bezenmiş enfes bir lezzet çıktı ortaya.



Arada da elbette Tijen' den diğer İGLO ürünleri ile ilgili merak ettiklerimizi de öğrendik. Sağolsun hem çok içten hem de bu konudaki donanımıyla bizleri aydınlattı.




Yine gecenin sonunda ayrılık vakti geldi çattı. Şefimiz Serkan Bey' in elinden sertifikamızı da aldık, yaptığımız yemeklerden arta kalanları da yanımıza paket yaptılar sağolsunlar.

Bu keyifli ve dolu dolu geçen kurs için öncelikle bizleri davet etme nezaketini gösteren Sevgili arkadaşım Tijen' e, sponsor olduğu ve sağlıklı ürünleri ile bizleri buluşturduğu için İGLO' ya, Şefimiz Serkan Kılınç' a teşekkür ederim.

Tüm fotoğraflar Tijen' e aittir, daha fazlasını görmek isterseniz lütfen blogunu ziyaret etmeyi unutmayın.




23 Şubat 2010 Salı

Portakallı İncirli Kek / Soft Bowl ile Kek Pişirmenin En Keyifli Şekli

Pazar günü Sevgili Birsen ve Sevil'in Soft Bowl sponsorluğundaki Kek Etkinliği için Hobimle Lezzet Okulu' na devetliydik. Çok keyifli bir organizasyondu gerçekten, hepimiz kendi tarifimizle içimizden nasıl geliyorsa öyle yaptık kekimizi. Yani yaratıcılığımızı kullandık, yaparken de çok keyif aldık, hem güldük muhabbet ettik hem de kek çırptık.

Benim kekim de işte böyle bir şey oldu. Aslında hiç öyle tarifsiz falan kek yapmam ama bu defa böyle oldu, hiç de fena olmadı.
Portakallı İncirli Kek
Malzemeler:
3 yumurta
1,5 su bardağı toz şeker
1 su bardağı yoğurt
1 su bardağı sıvıyağ
aldığı kadar un
4-5 adet kuru incir
1 avuç kadar fındık
1 portakal kabuğu rendesi
kabartma tozu
vanilya
üzeri için hindistan cevizi ve file badem

Yapılışı:
1. İncirleri yumuşamaları için sıcak suya koyun.
2. Yumurtaları toz şeker ile birlikte köpürünceye kadar çırpın.
3. Yoğurdu, sıvıyağını ekleyip, portakalın kabuğunu rendeleyip tekrar çırpın.
4. Unu, kabartma tozunu ve vanilyayı da katın.
5. Yumuşamış incirleri minik minik kesip içine katın
6. Fındıkları da ufak ufak kesip ekleyin.
7. Katı yağ ile yağlanmış Soft Bowl kek kalıbınıza karışımı aktarın.
8. Önceden ısıtılmış 180 derecede fırında pişirin.
9. Fırından çıkınca birkaç dakika sonra kalıbı ters çevirip kekinizi çıkartabilirsiniz.
10. Üzerini hindistancevizi ve file badem ile süsleyip servis yapabilirsiniz.



Bu da kekimin son hali. Evde bir tane silikon kek kalıbım var, bir arkadaşım hediye getirmişti. Aslında biraz önyargılıydım silikon kalıplara karşı, açıkcası çok sağlıklı olduklarını düşünmüyordum. Evde 2 defa denedim ve her ikisinde de kalıptan çıkarırken paramparça ettim kekleri. O yüzden bir daha da elimi sürmedim o kalıba. Ama Pazar günü Soft Bowl ile gördüm ki kekin tam olarak soğumasını bile beklemeden kalıptan çıkartmak mümkün olabiliyor. Ve de daha elimi sürer sürmez evdeki kalıpla arasındaki farkı çok net anladım. Piyasadaki ucuz silikonları kullanırken lütfen bir kere daha düşünün, sağlığın şakası yok. Soft Bowl gerçekten hiç endişeye yer vermeyecek kadar sağlıklı bir şekilde üretiliyor. Camın da hammaddesi olan silis kumunun ileri teknoloji ile sıvılaştırılması sonucu elde edilen son derece sağlıklı bir endüstriyel hammadde sıvı silikondan yapılıyor. Ayrıca kullanırken yağa ihtiyaç duymuyorsunuz. Hem fırında hem de derin dondurucuda rahatlıkla kullanabiliyorsunuz. Ve daha birçok kolaylığı da var.
Ben kendi adıma içimde oluşmuş olan silikon kalıplarla ilgili şüphelerimi attım diyebilirim.


Ve bunlar da hepimizin ayrı ayrı tariflerle oluşturduğumuz keklerimiz. Etkinlik sonunda herkes yaptığı kekini, Soft Bowl firmasının bizler için hazırladığı biribirinden güzel armağanlarını da alıp evinin yolunu tuttu.
Bu keyifli organizasyon için başta Soft Bowl olmak üzere, etkinliğe evsahipliği yapan Sevgili Birsen ve Sevil' e teşekkürler ediyorum. Onlar da bizleri gerçekten evlerinde ağırlar gibi ağırladılar, keklerimiz fırında pişerken onların yaptığı birbirinden güzel ikramları da yedik afiyetle. Kısır, poğaça ve kestaneli pastanın yendiği anlar da günün en iştahlı anlarıydı hepimiz için.


18 Şubat 2010 Perşembe

Krem Şantili Muhallebi ( Kedi Dili Bisküvili )

Zamanında yapıp da arşive attığım tariflerle devam ediyorum. Mutfakla bugün biraz barışır gibi oldum ama henüz yeni tarif deneyecek kadar değil. Birkaç tencerenin aynı anda ocakta olması bile yetti bana, mutfaktaki o hareketlilik hep hoşuma gitmiştir zaten. Bir tarafta çorba kaynarken, diğer tarafta sebze ayıklayıp yıkamak; bir yandan tatlıyı hazırlayıp dolaba atarken, fırından mis kokulu kek kokuları gelirse bundan daha güzel ne olabilir ki. Neyse bugün mutfakla barışmama sebep olan şeyi daha sonra başka bir postta anlatırım belki ama şimdi değil...

Bu tatlı yine böyle sıkıntılı anlarımda çıkıverdi aslında. Her zaman sütlü tatlılara karşı bir zaafım olmuştur. Evde genelde sütlü tatlı deyince içine kakao da girmesi kuralı var yoksa evin erkekleri pek sevmiyorlar. Bu defa bembeyaz bir muhallebili tatlı oldu ama. Bu defa da benim gönlüm olsun dedim.

Malzemeler:
1 lt süt
2 çorba kaşığı nişasta ( tercihen mısır nişastası )
2 çorba kaşığı un
5 çorba kaşığı tozşeker
50 gr tereyağ
1 paket toz krem şanti
1 paket kedi dili bisküvi
1 çay bardağı süt ( kedi dillerini ıslatmak için )

Üzerini süslemek için
fındık
frambuaz, vişne vs.


Yapılışı:
1. Sütü, nişastayı, unu ve şekeri tencereye alın ve kısık ateşte karıştırarak pişirin.
2. Ocaktan indirmeye yakın içine tereyağını katın.
3. Bir taşım daha kaynattıktan sonra ocaktan alın.
4. İçine toz halindeki krem şantiyi ekleyin ve mikserle pürüzsüz hale gelinceye kadar çırpın.
5. Kaselerin ya da kupların yarısına gelecek şekilde muhallebiyi paylaştırın.
6. Arasına kedi dili bisküvileri ekleyip sütle ıslatın.
7. Kalan muhallebiyi de üzerine dökün ve oda ısısına gelince buzdolabında birkaç saat soğutun.
8. Servis yaparken üzerini fındık ve frambuaz ile süsleyebilirsiniz.
Not: Bu muhallebi tarifi daha önceden Leziz Dergisi için de yaptığım İncirli ve Cevizli Sütlü Tatlı 'nın üzeri için yaptığım muhallebi ile aynı. İster altında incirli cevizli taban ile isterseniz de bu şekilde yapabilirsiniz.

17 Şubat 2010 Çarşamba

Pancar - Turp Salatası

Uzun süredir mutfakla biraz aramız açık anlayacağınız üzere. Yani ben her ne kadar onunla barışmak için can atsam da olmuyor eskisi gibi olamıyoruz ne yapsam da. Mutfağa girip herşeyi, her derdi unutup şöyle saatlerce yeni tarifler denemeyi ve sonra da oturup keyifle tadına bakmayı özledim. Bu aralar sadece doyacağımız kadar pişirip sonra da dışarı süzülüyoruz mutfaktan. Suçluyuz ya, eskisi gibi haşır neşir olamıyoruz ya onun verdiği utanç olsa gerek. Neyse umarım bu kırgınlık, küskünlük de pek uzun sürmeyecek. Yine herşeyi yoluna koyup, düzeni oturtup en sevdiğim yere, sığınağıma geri döneceğim.

Bu küskünlük döneminde öyle çok şaaşalı sofralar kurup şölen tadında lezzetler sunmuyorum evdekilere ama sağlıklı olmasından da asla ödün vermiyorum. Ne olursa olsun evimizden sebzeyi meyveyi eksik etmeden dengeli beslenmeye çalışıyoruz. Benim annemden gördüğüm, bildiğim en önemli şey bir akşam yemeği sofrasında salatanın asla eksik olmaması gerektiğidir. Tüm yeşillikleri, maydanozu, rokayı, tereyi, dereotunu ve bilumum salata malzemesini evden eksik etmemeye çalışıyorum. Sonuçta diğer sebzeleri çiğ yemeye pek alışık olmadığımız için salatayla beraber tükettiğimiz tüm çiğ sebzeler hepimiz için çok önemli.

Pancar daha önceden pek severek tükettiğim bir sebze değil aslında. Üyesi olduğum bir paylaşım grubunda pancarın faydaları hakkında uzun uzun yazışılınca markette görür görmez aldım. Sonra da evdeki turp ile bu basit ama faydalı salatayı yaptım.

Malzemeler:
1 adet turp
1 adet pancar
3-5 dal maydanoz
1 yemek kaşığı mısır konservesi
1 yemek kaşığı zeytinyağı
1 yemek kaşığı balsamikli salata sosu
tuz

Hazırlanışı:
1. Turp ve pancarın kabuklarını soyup ince halkalar halinde kesin.
2. Tabağa bir pancar dilimi bir turp dilimi şeklinde sırayla yerleştirin.
3. Yıkanmış ayıklanmış maydanozları ekleyip üzerine mısırları serpiştirin.
4. Tuzunu, zeytinyağı ve salata sosunu da üzerine ekleyin.

Afiyet olsun.

Bu salatayı aynı zamanda bu ay Salata Etkinliği yapan dergimiz Tuzbiber' e de gönderiyorum. Tarifini göndermeyen kalmasın.

Not: Pancarla ilgili en önemli sorun rengi; her yeri kıpkırmızı boyamasına engel olamadım. Salata hazır hale geldiğinde birini boğazlamışım gibi ellerim kıpkırmızı idi :)

15 Şubat 2010 Pazartesi

Vişneli Muffin - OBH 2 Yaşına Girdi

Tarih şu saat itibariyle artık 15 Şubat. Kaç saattir ekran karşısındayım ama ancak yeni bir post yayınlamaya sıra geldi. Bugün benim blogumun 2. yaşgünü. İnanın hayatımda yaptığım en iyi işlerden biri blog açmak oldu. Kendime daha güzel bir hediyeyi asla veremezmişim. Her geçen gün buna çok daha fazla gönülden inanıyorum. Gün geçtikte blogum sayesinde çok güzel ortamlara girip çok cici insanlarla tanışıyorum. Bundan daha keyifli bundan daha doyurucu bir uğraş sanırım olamaz. Tam 2 yıl olmuş halbuki çok daha uzunmuş gibi hissediyorum. Umarım OBH çok daha uzun yıllar benim için önemini yitirmez ve güzel dostluklarım çoğalarak artar.

Bugün ayrıca Sevgililer Günü idi. Benim için aslında pek de ayrı bir önemi yok bugünün. Yine her zamanki gibi bir gündü, Pazar kahvaltısında büyük adamıma biraz özenip şık bir omlet yaptım şöyle kalpli falan hepsi o kadar. Bir de bu sabah çayımızı kalpli fincanlarımızla yudumladık Sevgili Hansa' nın hediyeleriydi, bugüne kısmetmiş. Onun dışında bu tarz günlerin çok fazla abartıldığını ve tüketim çılgınlığı adına amacından saptırıldığını düşünüyorum. O yüzden bu çarkın içine fazlaca da girmek niyetinde değilim. Sevdiklerime onları sevdiğimi gösterirken bunu başkalarının gözüne sokacak derecede yapmamın bir anlamı da yok. Onlar sevildiklerini bilirler, gerisi de boş.

Neyse gece gece çenem düştü, bir de uykum kaçtı üstüne. Ama haftaiçi ekran başına geçmem güç bu aralar, o yüzden bu postu yarına da bırakmamam gerekiyor. Zaten son zamanlarda biraz tembelleştim bu muffinler bile arşivde bekleye bekleye tozlanmışlar.

Bu muffinler daha önceden yaptığım frambuazlı muffinlerle aynı tarif. Frambuazlıları ağzıma sürmediğim için sonrasında hemen bir de vişneli denemiştim. Sonuç fazlasıyla tatmin edici. Küçük adamım inanılmaz derecede vişne suyu seviyor, ben de ona hazır meyve suyu alıp içirmeye kıyamıyorum, çok zorda kalmadıkça da asla almıyorum. Yazın dondurucuya attığım vişnelerden ona vişne kompostosu yapıyorum sürekli. İçine bir kabuk tarçın, birkaç da karanfil atınca tadı da enfes oluyor. Ama sonrasında kalan vişne tanelerini atmayı bir türlü beceremiyorum. İlla bir yerlerde kullanmam gerek, her ne kadar posasına da olsa atamıyorum işte. Bu muffinde kullandığım vişneler de oğluşun kompostosundan kalan vişneler. Çok da yakıştı doğrusu muffine.

Malzemeler
12 adet muffin için

3 yumurta
1 su bardağı toz şeker
1 çay bardağı ayçiçek yağı
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
1 çay bardağı süt
2,5 su bardağı un ( gerekirse biraz daha eklenebilir )
250 gr vişne

Üzerini süslemek için:
pudra şekeri
Yapılışı:
1. Oda ısısındaki yumurtaları şeker ile çırpın.
2. Yağını, sütünü ve vanilyayı ekleyip bir süre daha çırpın.
3. Ununu ve kabartma tozunu da ilave edin.
4. Muffin kalıbına kağıt kalıplarınızı yerleştirin.
5. Kalıpların yarısına gelecek şekilde karışımı bölüştürün.
6. İçlerine birer adet vişne ekleyip üzerine tekrar kek karışımını dökün.
7. Üzerlerine de birkaç adet vişneyi hamurun içine bastırarak yerleştirin.
8. Önceden 180 derecede ısıtılmış fırında 25 dk. pişirin.
9. Üzerine pudra şekeri serperek servis yapabilirsiniz.

Afiyet olsun....

11 Şubat 2010 Perşembe

Müsaittik, Dondurmalı Pasta Yemeye Gittik...

Carte D' or Dondurmalı Pasta Buluşması



Sevgili Aylin mail gönderip '' Müsaitseniz sizi dondurmalı pasta yemeye bekliyoruz '' dediğinde,


'' İşte bu defa kaçırmamam gerek '' diyerek bir aksilik çıkmasın diye dua ettim. Zira geçen yılki her iki organizasyona da katılamamıştım, birinde oğlum hastanedeydi diğerinde de kardeşimin sözü vardı. Üçüncü buluşmanın pazarlığını da taa o zamanlardan yapmıştım zaten Aylin'le '' Nolur beni unutmayın bir dahaki sefere '' diye. Sağolsun unutmadı da.


Önceki organizasyonlardan firmanın ne kadar ince detayları düşündüğünü ve özenle hazırlandığını bildiğimden bizi bekleyen muhtemel sürprizlere açıkcası hazırlıklıydım. Fakat doğumgünü kutlaması fikri çok zarif bir hareketti. Benim gibi Ocak doğumlu olanlar ile Şubat' ta doğan blogger arkadaşlar hep beraber dondurmalı pasta eşliğinde dileklerimizi tutup mumlarımızı üfledik.


Küçük bir çocukken doğumgünlerimiz birbirine çok yakın diye kızkardeşimle birlikte kutlardık. Fakat hiç bu kadar kalabalık bir grupla aynı anda doğumgünü pastamı kesip kutlamamıştım.
Bundan sonra doğumgünlerimizi blogger arkadaşlarımızla bu şekilde kutlamak isteriz:))
Bir de çok anlamlı bir hediye verdiler bize; Carte D'or firması bizim adımıza AÇEV' e bağışta bulunmuş. Bu ince davranışları için de ayrıca teşekkürü hakediyorlar bence.



Organizasyon için Yıldız Parkı içindeki Dahill Restaurant seçilmişti. Hava yağmurlu ve kapalı olsa da boğaz manzarası keyfimize eşlik etti.
Tıpkı sürpriz doğumgünü kutlaması gibi tüm diğer detaylar da düşünülmüştü. Masalardaki Carte D'or işli peçeteler ve mis gibi taze çiçekler bile kendinizi özel hissetmeniz için unutulmamıştı.




Elbette buluşmanın ana konusu olan Dondurmalı Pasta çeşitleri bizlere tanıtıldı ve tadına bakıp fikirlerimizi paylaşmamız istendi. Şimdilik piyasaya sadece 2 çeşit sunulacak, antep fıstıklı çikolatalı ve karamelli kaymaklı. Benim favorim karamelli kaymaklı oldu. Açıkcası bizim evde dondurma çok tüketilmez fakat böyle pasta formunda olunca sanırım daha çok tercih edilebilir. Ayrıca misafirlerinize ikram etmek için hem şık hem de ucuz bir alternatif olduğunu söyleyebilirim.


Bizim evde bu pasta olayına en çok sevinecek olan elbette küçük adam. Evin büyük insanları olarak biz her ne kadar dondurmayla pek barışık olmasak da küçük adam inanılmaz seviyor. Bizim evde pişen her kek, kesilen her pasta zaten doğumgünü pastası muamelesi görüp mumla süslendiği için bu dondurmalı pastalara bizim evde çok iş düşecek bundan böyle. Hatta acil doğumgünü partileri için kesinlikle çok iyi bir seçenek.


Veee bu beyler de eşlerinin başarılarının ardında duran blogger eşleri. Gerçekten çok hoş bir kare bu, bizler toplu fotoğraf için poz verirken nasıl da canla başla çalışmışlar. Eeee bir elin nesi var iki elin sesi var, diye boşa dememişler.



Elbette uzun zamandır birbirini tanıyan ama yüzyüze tanışma fırsatı bulamamış olanlar birbiriyle tanışıp bolca muhabbet etti. Ben de Sevgili Seda, Aslı, Birsen, Tuğba, Hande, Gönül, Hilal, Gülay ile tanıştım sonunda. Daha önceden tanıştıklarımla da hasret giderdim.

Bu güzel ve ince düşünülmüş gün için öncelikle Carte D'or ürün müdürü Canan Barut hanımefendiye, Nihan Hanıma ve de Sevgili Aylin' e teşekkür ederim. Bizleri evlerimize uğurlarken de ellerimiz boş göndermediler sağolsunlar, dondurmalı pastalarımızı ve şık pasta servis tabağımızı da yanımıza katıp yüzümüzdeki gülücüklerle günü sonlandırdık.
Daha fazla foto için lütfen Dondurmalı Blog' a buyrunuz.



3 Şubat 2010 Çarşamba

Karaca Marifetli Set Etkinliği

Geçtiğimiz haftalarda Sevgili Müge arayıp da '' Şekercim 31 Ocak' ta Karaca Marifetli Set etkinliğimiz var, seni ve eşine de bekliyoruz '' diyince hiç düşünmeden kabuk ettim. Hem uzun zamandır hiçbir etkinliğe katılmadığım için özlemiştim hem de ilk defa eşimle katılma fırsatım olacağı için açıkcası çok mutlu oldum. Mutfakta yemek yemek dışında pek bir marifeti olmayan büyük adam için de eğlenceli olur diye düşündüm açıkcası. Aynen de düşündüğüm gibi oldu. Benden daha çok o keyif aldı Marifetli Set ile yemek yaparken.

Bir süredir televizyon reklamlarından hepimizin dikkatini çeken bir ürün aslında Marifetli Set. Üst üste geçen 3 tencerede aynı anda pişen 3 yemek ve ayrıca bir düdüklü tencerede pişen yemek; toplamda 25 dakika gibi kısa sürede 4 çeşit yemeği yapmış oluyorsunuz. Ben ürünü yakından tanımadan önce aklımda bazı sorular ve endişeler vardı doğrusu, çok da kullanışlı olabileceğine inanamamıştım. Ancak sonuç beni ve de katılan tüm arkadaşları fazlasıyla tatmin etti diyebilirim.

Etkinliğin şefi hepimizin yakından tanıdığı Şef Serkan Bozkurt idi. Bizler için seçtiği menü kış çorbası, cacık soslu makarna, tavuklu mantar dolması ve bahçıvan usulü kuzudan oluşuyordu.



Şefimiz Marifetli Set kullanımı, menü ve yapacaklarımız hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra işe koyulduk. Önce önlükleri taktık ve işte hazırız...







Katılan herkesin fazlasıyla beğenisini kazanan Kış Çorbası. Soğuk havada gerçekten içimizi de ısıttı bu çorba. Çorba kaynamaya başladığında tencerenin üzerine koyduğumuz süzgeçli ikinci tencerede de makarnamızı haşladık. Yani mis gibi sebze suyunda haşlandı makarnalar.
Piştikten sonra da cacık sos ile buluştu ve hem lezzetli hem de besleyici bir makarnanın keyfine vardık. Bundan sonra evde çorba pişerken mutlaka suyundan da makarna yapacağım evin minik makarna canavarına.



Makarna tenceresinin üzerine yerleştirilen üçüncü süzgeçli tencerede ise tavuklu mantar dolması pişti. Bence günün en lezzetlisi de buydu. Mutlaka denemek istediğim bu tarifi misafirlerime de yapıp tattırmak için sabırsızlanıyorum.


Veee tüm bu 3 çeşit pişerken diğer düdüklü tencerede de bahçıvan usulü kuzu pişti.



Etkinlik boyunca tüm karıştırmaları gönüllü olarak yapan büyük adam bundan sonra mutfağa da girmek isteyebileceğinin sinyallerini verdi. Artık top bende, bir vesile yaratıp yemekleri ona yaptırmanın vaktidir. Hele de etkinlik sonunda bizlere hediye edilen Marifetli Set' lerle yemek yapmak bu kadar kolay ve keyifli iken itiraz edeceğini hiç sanmam.



Etkinlik sonunda şefimizden sertifikalarımızı da aldık.



Veee son olarak da grup olarak günün anısına toplu bir fotoğraf çektirdik. Öncelikle Karaca firmasına, bizlere ev sahipliği yapan Sevgili Müge ve eşi Sinan Bey' e ve şefimiz Serkan Bozkurt' a teşekkür ediyoruz büyük adamım ve ben.




1 Şubat 2010 Pazartesi

TuzBiber Şubat 2010 Sayımız Yayında

TuzBiber Dergisi Şubat sayısı bugün yayında. Bu ay dopdolu bir sayı bekliyor okuyucularımızı. Bir Dilim Bir Tutam blogunun ayın konuğu olduğu bu sayıda birbirinden renkli konular var. Sakın kaçırmayın....

Dergiye buradan ulaşabilirsiniz.