30 Kasım 2008 Pazar

Sodalı Poğaça

Geçen hafta kahvaltı için yaptığım bu poğacalar masadaki herkes tarafından çok beğenildi. Tarif bir süredir üyesi olduğum yemekbiz grubundan. Gruptaki yazışmalarda mayalı olduğu halde hiç bayatlamayan enfes bir poğaca olduğunu görünce dayanamadım ve yaptım. Sonuç gerçekten başarılı. Ben pek mayalı şeyler yapmayı sevmiyorum,malum biraz bekleyince sertleşip lezzetini yitiriyor ama bunlar hiç de öyle değilmiş.

Ben bir kısmını fındık ezmeli,bir kısmını da nutellalı yaptım. İç malzemeyi dileyen dilediği gibi kullanabilir.

Malzemeler:
1 küp yaş maya (ben kuru instant maya kullandım 1 paket)
1 su bardağı süt
1 su bardağı sıvıyağ
tuz
1 şişe soda
2 yemek kaşığı şeker
alabildiği kadar un
1 yumurta sarısı üzeri için

Yapılışı:
1. Tüm malzemeleri karıştırıp,yumuşak bir hamur olana kadar yoğurun
2. Üzerini temiz bir bezle kapatıp hamuru 40-45 dk.dinlendirin.
3. Hamurdan ufak parçalr alarak içine dilediğiniz iç malzemeyi koyup elinizle yuvarlayın.
4. 15-20 dk kadar da tepside dinlendirin.
5. Üzerine yumurta sarısı sürüp 170 derece fırında üzeri kızarıncaya kadar pişirin.

Not: İç malzemeyi tuzlu kullanacaksanız üzerlerine susam ya da çörekotu eklemeyi unutmayın.

Afiyet olsun.

28 Kasım 2008 Cuma

Yeni Hobim Takı Tasarım


Yaklaşık 1 aydır  takı tasarım kursuna gidiyorum. Haftada 1 gün. Bir gün muhtarlıktaki bir işimi hallederken tesadüfen yanındaki binada da belediyenin ücretsiz kursları olduğunu öğrendim. Hemen yıllardır aklımda olan takı kursu var mı diye sormak için girdim ve giriş o giriş. İnanın vakti olanlar için o kadar güzel ve faydalı kurslar var ki evde boş oturanlara burdan duyurulur. Keşke daha çok vaktim olsa da başka şeylerle de ilgilenebilsem.


Şimdilik çok basit modelleri çalışıyoruz ama gerçekten çok keyifli bir uğraş boncuk.



bu küpeler küçük adamın oyun grubundaki 3 öğretmeni için yapıldı
bu incili kolye yaptığım ilk kolye, elbette kendime

bu pembe incileri kayınvalidem vermişti değerlendireyim diye.Ben de eşimin kızkardeşi  Nağme'ye bu takımı yaptım




İşte ilk şaheserlerim bunlar. Bayan Baykuşum tekrar teşekkürler ederim o yağmurlu günde bu acemi boncukçuyla Eminönü'de dolandığın ve tüm malzemelerimi seçtiğin için. Bir de sorum var,benden boncukçu olur mu hocam???

25 Kasım 2008 Salı

Milföylü Sosisli Lolipoplar




Geçtiğimiz Pazar sabahı kahvaltıya kayınvalidemler ve eşimin kızkardeşi davetliydi. Ben küçük adam doğduğundan beri akşam yemeğinden ziyade kahvaltıda misafir ağırlamayı daha çok seviyorum. Hem çocukla uğraşıp hem yemek yapmak oldukça zor oluyor; hem de akşam uykusu erken geldiğinden belli bir saatten sonra yemeğin de benim için keyfi kaçıyor. Sabah kahvaltısını da oldum olası çok sevdiğim için uzun saatler masa başında oturmanın tadına doyum olmuyor.




Bu pazar da ailecek keyifli bir kahvaltı yaptık. Kahvaltılıkların yanısıra mayalı hamurdan bayatlamayan sodalı poğaca yaptım sabah erkenden kalkıp (tarifi yakında). Bir de küçük beyin ilgisini çekeceği garanti edilen milföylü sosisli börekçikler. Bu  tarif de bir süredir üye olduğum yemekbiz grubundaki arkadaşlarıma ait. Her biri çocuklarının büyük bir iştahla yediğini söyleyince denemeden edemedim. Gerçekten de denildiği kadar varmış, daha misafirlerim gelmeden küçük bey gitti geldi birkaç taneyi mideye indirdi bile.



Hem yapımı kolay hem de bu kadar sevilince ben de paylaşayım istedim. Özellikle çocuklu davetlerde, çocuk doğumgünlerinde çok tercih edilen bir ikram olduğu da aldığım bilgiler arasında. Burdan da annelere duyurulur.

Yukardaki fotoğraftan aslında nasıl yapıldığı net anlaşılıyor sanırım ama yine de tarifi vereyim.

Malzemeler:

2 adet milföy

2 adet sosis (benim dondurucuda minik sosisler olduğu için milföyleri ikiye bölüp yaptım)

tahta çubuklar


Yapılışı :

1. Dondurucudan çıkarılan milföyler iyice yumuşayana kadar beklenir.

2. Sosisler bir kenara konup boydan boya sarılır.

3. Tam kapadığınız yerden tahta çubuklar milföye aralıklarla batırılır (ben fotoğrafta da görüldüğü gibi yarım milföye 4 adet çubuk batırmışım, demek ki bir milföye 8 adet kadar yeterli)

4. Çubukların arasından bıçakla kesin, yağlanmış tepsiye dizin.

5. 180 derece fırında kızarana kadar pişirin. Sıcak servis yapın.




21 Kasım 2008 Cuma

Kestane Unlu Kek

Blog yazmaya başladığımdan beri hep yaptığım klasik kek tarifime de ihanet eder oldum. Hem değişik lezzetler denemek için hem de sürekli kendimi tekrar etmemek için arada keşifler yapıyorum.

Bir ay kadar önce elimde Lezzet Dergisi oturmuş karıştırırken farkettim Kafkas'ın Kestane Unu diye yeni bir ürün çıkardığını. Tesadüf bu ya eşim de o gün Bursa'daydı ve hemen telefon edip kestane unu sipariş ettim.




Akşama enfes kestane şekerlerimle beraber kestane unum da elimdeydi. Geçen gün
 '' artık vaktin geldi'' diyerek kutuyu elime aldım ve üzerindeki iki tariften birini seçtim. Diğer tarif kestane unlu kurabiye, ben tercihimi kekten yana kullandım. Ayrıca kutu üzerinde tarifi yok ama Lezzet Dergisi'de bir de ekmek tarifi vardı ki kısmetse ona da sıra gelecek.

Malzemeler:
1 su bardağı kestane unu
1/2 su bardağı zeytinyağı
1/4 su bardağı fındık
yarım çay kaşığı kabartma tozu
yarım çay kaşığı karbonat (ben karbonat kullanmadım,onun yerine kabartma tozunu tam paket kullandım)
yarım çay kaşığı tuz
3 adet yumurta
1/2 su bardağı bal (  göz kararı şeker ekledim bal yerine )
1/4 su bardağı şeker

Yapılışı:
1. Fındıkları fırında 20-25 dakika kavurun e irice kırın
2. Kestane unu,kabartma tozu,karbonat ve tuzu fındıklara ekleyip karıştırın.
3. Başka bir kapta yumurtaları,sıvıyağ,bal ve şekerle çırpın
4. Un karışımını bu karışıma ekleyin.
5. Tüm karışımı yağlanmış kalıba dökün ve 180 derece fırında 30 dakika pişirin.
6. Üzerini isteğe göre pudra şekeri,krem şanti veya fındık ile süsleyin.

Afiyet olsun.

Şu ana kadar yediğim en leziz keklerden biri oldu, diyebilirim rahatlıkla bu kek için. Kendinden puf puf bir yapısı var. Bizim evde büyük keyif alınarak yendi.


Not: Kutu üzerinde yazdığına göre kestane unu gluten içermediğinden buğday unuyla yapılan kek vb.ürünlere göre daha az kabarma olur. Ben bu yüzden ufak dikdörtgen bir kalıp kullandım. Fotoğraflardan da görüldüğü gibi çok az kabaran bir kek oluyor ama denemeye değer.

Kestane unuyla ilgili daha detaylı bilgi için tıklayın lütfen.

19 Kasım 2008 Çarşamba

Pırasalı Havuçlu Börek

Hiç sevmediğim bir sebze varsa o da pırasadır. Yıllardır hiç ağzıma sürmediğim pırasayı evlendikten sonra eşim çok sevdiğinden arada yapıyorum. Ayrıca küçük adam da tanışsın istiyorum tüm sebzelerle. Şükürler olsun ki sebze-meyve yedirme konusunda hiç problem yaşamadım Tuğra'ya. Genellikle pek sevilmeyen enginar, kereviz,brokoli gibi sebzeler de dahil olmak üzere her türlü sebzeyi mutlaka yoğurt eşliğinde yedirebiliyorum. Bu aralar biraz iştahsız döneminde o yüzden meyvelerle takviye ediyoruz açığı.

Pırasalı havuçlu börek de benim gibi pırasadan pek hoşlanmayanların bile hoşuna gidecek bir lezzet.

Malzemeler:
4 yufka
1 kg pırasa
1/2 kilo havuç
soya sosu
2 bardak yoğurt
2 yumurta
galeta unu
zeytinyağı

Yapılışı:
1. Önce böreğin iç malzemesini hazırlıyoruz. Pırasaları yıkayıp temizledikten sonra ince ince doğrayın.
2. Az yağlı bir tavada soteleyin. İçine rendelenmiş havuçları da katın sotelemeye devam edin.
3. Tüm malzeme iyice yumuşadıktan sonra içine soya sosunu ekleyin( göz kararı ekledim ben, arzuya göre ekleyebilirsiniz)
4. Ocağın altını kapatıp oda ısısına gelmesi için bekletin.
5. Ayrı bir kapta 2 bardak yoğurt,1 yumurta,biraz zeytinyağı ve suyu iyice karıştırın.
6. Yufkaların her birini eşit şekilde 16 parçaya ayırın.
7. Tıpkı sigara böreği sarar gibi bir parça yufkayı alın. Yoğurtlu harçtan üzerine bir fırça yardımı ile sürüp ikinci yufkayı da üzerine serin.
8. İkinci kat yufkayı da yoğurtlu harçla ıslatıp pırasalı içten koyup aynen sigara böreği gibi ama çok sıkı olmayacak şekilde sarın.
9.Fırını 180 derecede ısıtın ve tepsiye fırın kağıdı serin.
10. Bir tabakta 1 yumurtayı iyice çırpın. Başka bir tabağa da galeta unu koyun
11. Börekleri önce yumurtaya sonra galeta ununa bulayıp tepsiye dizin.
12. Börekler iyice kızarana kadar pişirin. Sıcak servis yapın.

Not: Vakit sıkıntınız olmadığında bolca sarıp pişirmeden dondurucuya atabilirsiniz. Acil durumlarda gerçekten kurtarıcı oluyor. Ayrıca yufkalarınızı keserken normal bıçak yerine pizza bıçağı ile keserseniz hem daha düzgün hem de eşit parçalar kesebilirsiniz.


15 Kasım 2008 Cumartesi

Bekledim de Gelmedin

Ne zamandır aklımdaydı aslında, Kadıköy'e inilince yapılması gerekenler bir kenara bırakılıp gidip bulunacak o buram buram koku saçan mekan, aynen beni cezbeden o yazıda anlatıldığı gibi o asma kata çıkılıp kahvenin tadına varılacaktı.




Bugün evin küçük ve büyük adamını başbaşa parka gönderip Kadıköy'e attım kendimi. Yapmam gereken bir yığın şey, uğramam gereken bir sürü yer varken ben haldır haldır Fazıl Bey'in Türk Kahvesi'ni aradım. Daha önceden nedense gözüme ilişmemişti. O kadar minik bir dükkana sıkıştırılmış ki, ama o tüm sokağa taşmış kokusunu duymamış olduğuma hayıflandım doğrusu. Sevgili Zeren'in
bu yazısından öylesine etkilenmişim ki hep aklımdaydı uğrayıp bir orta kahve içmek.

Daha dükkana girer girmez hiç düşünmeden kendimi daracık ahşap merdivenlerden çıkılan o üst kata atıverdim. Alt kata inat bomboştu sanki bu havayı rahat rahat soluyayım diye bana ayrılmıştı tüm masalar. Oturur oturmaz da -Zeren'in kulaklarını çınlatarak- fondan Zeki Müren ''Mihrabım Diyerek'' dinler buldum kendimi. Öylesine mekana uygun müzik, öylesine insanı içine çeken bir mekan ki...

Duvardaki fotoğraflara bakarken Cumhuriyetle yaşıt bu küçük dükkanı bundan sonra sık sık ziyaret edeceğimi hissettim. Semtin o yorucu ve insanı tüketen gürültüsünden, karmaşasından sıyrılmış kuytu bir köşe burası. Geç de olsa keşfedilmiş.
Bu arada gözlerim de sürekli bir masada kitabına gömülmüş o kızı aradı, olur ya şans bizi orada karşılaştırır diye. Bu defa olmadı belki bir sonraki sefere kim bilir???


13 Kasım 2008 Perşembe

Likör Olamayan Vişnelerim ve Vişneli Muffin

Yaz sonuydu neredeyse Sevgili Uçan Martı'nın Ev yapımı vişne likörü tarifini gördüğümde.Çok hoşuma gitmişti acaba becerebilir miyim düşüncesiyle denemek için hemen 1/2 kilo almıştım aynı gün pazardan.Hiç vakit kaybetmeden de aynen anlattığı gibi yapıverdim ve balkona yazın son güneşlerinin altına bıraktım kavanozumu.

Uzunca bir süre orada misafirim oldu 2 ay kadar.1 ay sonunda içine karanfiller ve çubuk tarçınları atıldı,1 ay da onlarla beraber güneşlendi.Gelin görün ki 2 ayın sonunda ben kıyamadım içine alkol katmaya.Evin küçük adamı da bu muhteşem lezzetten tadabilsin diye bu seferlik alkol katmadım.Sulandırıp içiyoruz.Hatta geçenlerde verdiğim
Islak kekimin sosunda da bundan kullandım.



Kalan vişneleri de çekirdeklerinden ayırıp yine keklerde muffinlerde kullanırım diye buzdolabına koymuştum.
Bu yıl vişnelerim likör olamadı ama önümüzdeki yıl vişneyi ilk gördüğümde kilolarca alıp taa yaz başından koyacağım güneşin altına.Tarçının ve karanfilin verdiği o muazzam lezzet emin olun ki hazır satılanlarla kıyaslanamayacak kadar güzel.Bu tarif için Gülden'e tekrar tekrar teşekkür ederim,likör tarifini isterseniz buyrun
burdan.


VİŞNELİ MUFFİN




Ben eğer yeni bişeyler deneyeceksem mutlaka ziyaret ettiğim birkaç sayfadan biri de Burçin'in Denemeleri.Şimdiye kadar ordan görüp denediğim her tarif eşsiz oldu.Yukardaki vişneleri de çok bekletmeden kullanayım diye düşünürken yine Burçin'deki muffin tarifi karar vermemi oldukça kolaylaştırdı.Eğer siz de vişne ile çikolata ikilisine dayanamam diyorsanız hiç tereddütsüz girin mutfağa ve bunları yapın.Bugün 3. günü olmasına rağmen hala puf puf ve çikolata tadını sonuna kadar alıyorsunuz.Tarifin aslı burada ama ben sayfamda da bulunsun diyerek tekrar yazıyorum.


Malzemeler:

50 gr tereyağı

1/2 su bardağı sıvıyağ

200 gr bitter çikolata ( gece geç saatte evde sadece 180 gr vardı onu kullandım)

2 tatlı kaşığı granül kahve

4 yumurta

1 su bardağı şeker

2 su bardağı un (ben unu da yaklaşık 1,5 su bardağı kullandım,tam da kıvamında oldu)

1/2 paket kabartma tozu

vanilya

1 çimdik tuz

2 yemek kaşığı kakao
1 su bardağı çekirdekleri çıkartılmış vişne

Yapılışı:

1.Fırını 180 dereceye ayarlayın

2.Tereyağı,çikolata,sıvıyağı,kahveyi benmari usulü eritin.

3.Diğer tarafta kuru malzemeleri eleyin.

4.Yumurtaları şekerle çırpın.

5.Benmari usulü erimiş çikolata ile yumurtalı karışımı mikserle yaklaşık 30 sn çırpın.

6.Elenmiş kuru malzemeyi de içine katıp kısa süre mikserle karıştırın.

7.Bu arada muffin kalıbınızı yağlayın ya da kağıt kalıplarınızı içine yerleştirin.

8.Karışımdan muffin kalıplarının yarısı dolacak şekilde paylaştırın.

9.Üzerlerine 3-4 adet vişneyi koyup elinizle hamurun içine doğru bastırırak yerleştirin.

10.Önceden ısıtılmış fırında yaklaşık 20 dk pişirin.Süre sonunda kürdanla pişip pişmediğini kontrol edin.
Sonra da sıcak çayınızın ya da köpüklü kahvenizin yanında afiyetle yiyin.

11 Kasım 2008 Salı

Küçük Adamdan Haber Var ve Kerevizli Patates Çorbası

Uzunca zamandır evin küçük adamından pek bahsetmiyordum.Merak edip soranlar için biraz bahsedeyim bari.Küçük adam yaklaşık 3 aydır oyun grubuna gidiyor haftada 3 gün toplam 10 saat kadar.Artık koca bir adam bile oldu denilebilir.Her ay sonunda yuvada yaptığı çalışmalardan örnekler veriyor öğretmenleri,inanılmaz bir duygubüyümüş de okullu olmuş diye içten içe gurur duyuyor insan,eve getirip buzdolabımızın üzerine asıyoruz.Sonra da anı kutumuza(ilk emzik,ilk oyuncak vs.şeyler var içinde) kaldırıyoruz.

Dedim ya koca adam oldu diye,biz de artık yalancı emzikten kurtulmanın tam zamanıdır dedik ve kendi elleriyle çöpe attırdık emziği haftasonu.3 gündür evde ağlama krizleri eşliğinde uyku sorunları yaşıyoruz,sadece uyurken istediği emziği olmayınca ''meme meme'' diye ağlanıp duruyor.Çocuk büyütmenin her aşaması farklı bir tecrübe oluyor,ihtiyacımız olan tek şey sabır ve sonsuz özveri.İşte küçük adam cephesi böyle.



Kerevizli patates çorbası da yine emziği bırakmış dertli küçük adama yapıldı.Çok severek yedi ama emziğini hala unutamadı.Tarif anne adayı arkadaşım Tadına Doyamadım Dilek'e ait.Blogunda görür görmez buzdolabında tek kalmış kerevizden hemen yaptım.Ben tarifi aklımda kaldığı şekliyle yaptım.Dilek'in tarifi burada.





Malzemeler:

1 adet kereviz

3 adet patates

1 adet soğan

3 bardak et suyu ya da su

3-4 diş sarımsak

nane

1/2 limonun suyu








Yapılışı:



1.Soğanı yemeklik doğrayın ve az zeytinyağında soteleyin.

2.Patatesleri iri iri kesip soğana ekleyin.

3.Kerevizi de aynı şekilde iri kesip tencereye ekleyin ve tümünü biraz kavurun

4.Et suyunu katın,sarımsakları da ekleyip kerevizler iyice yumuşayıncaya kadar pişirin

5.Blenderdan geçirin,içine naneyi ve limon suyunu da katıp sıcak servis yapın.


Çocuklarına kereviz gibi genelde zor yedirilebilen sebzeleri yediremeyen annelere de tavsiye edilir.Gerçi bizim sebze yedirme gibi bir sorunumuz hiç yok ama yine de değişik bir alternatif oldu.En az Tuğra kadar ben de severek yedim.

8 Kasım 2008 Cumartesi

Minci Tava

Başlığı görenlerin ''bu da nedir acaba?'' dediğini duyar gibi oldum.Karadenizli hatta Rize'li olanlar mutlaka duymuşlardır.Minci Karadeniz'de çoğunlukla da Rize civarında yapılan bir çeşit peynir.Görünümü biraz lor,çökelek gibi.Bizim evin büyük adamı minciyi çok sevdiğinden yazın gittiğimizde bolca alıp derin dondurucuya koymuştuk.Küçük küçük porsiyonlar halinde çıkarıp birkaç gün buzdolabında çürütmek gerekiyor önce bu peyniri lezzeti o zaman daha güzel oluyor.
Daha önceden tatil yazımda bahsetmişim minciden ama öyle geçiştirilsin istemedim ve ayrıca tanıtmak istedim.






Her yörenin kendine has çok çeşitli peynirleri var,benim gibi peynir seviyorsanız her gittiğinizden yerden önce peynir alırsınız eminim.İzmir'in,Kars'ın,Sivas'ın,Trabzon'un peynirleri hepsi ayrı güzel bence.Ama minci biraz farklı şekilde tüketiliyor en azından benim gördüğüm kadarıyla.






Bolca tereyağını tavada iyice erittikten sonra içine minciyi ekleyip güzelce eritiyorsunuz.Dileyen içine biraz su katıyor ya da hiçbir şey.Ben daha çok sütlü yapmayı tercih ediyorum.Eğer kıvamı çok koyu ise çok az süt ile açıyorum.Güzelce eridikten sonra da yukardaki fotoğrafta da gördüğünüz gibi ekmeği içine bana bana yeniyor.
Eğer evde var ise mutlaka haftasonu kahvaltılarının baş konuğu oluyor minci tava.Olur da yöresel ürünler satan yerlerde rastlarsanız mutlaka biraz alıp deneyin derim ben.Yumurta sevenler içine yumurta da kırabilir ya da kuymak yaparken tel peynir yerine minci kullanabilir.Kuymak tarifi için buraya bakabilirsiniz.
Bu da mincinin pişmeden önceki hali.Hiç pişirmeden bu şekliyle bile çok lezzetli bir peynir.Bizim yarın sabah kahvaltımızda yerini alacak muhtemelen.Merak edenler buyrun gelin ekmeklerinizi banmaya.

7 Kasım 2008 Cuma

Meksika Fasulyeli Patates Salatası






Meksika fasulyesiyle yine takip ettiğim bloglardan birinde Pelin sayesinde tanıştım birkaç ay önce.Markette de görür görmez alıp ilk fırsatta kullandım.


Ben bu salatayı Ness Amerika'dan döndüğünde ''Hoşgeldin'' yemeği için yapmıştım.1 ay oldu herhalde unutmuşum fotoğrafları.Bugün Aslı'nın da Meksika fasulyesi salatası yaptığını görünce haydi bakalım dedim kendi kendime.
Tarif Pelin'in yaptığı ile birebir aynı değil kendimce değiştirdim.



Malzemeler:
1 kilo patates
taze soğan
maydanoz
kimyon
1 kutu konserve Meksika fasulyesi
tuz
limon
zeytinyağı

Yapılışı:

1.Önce patatesleri haşlayın ve kabuklarını soyun.
2.Derin bir kabın içine küp küp doğrayıp sıcakken üzerine biraz zeytinyağı gezdirin ki içine çeksin daha leziz olsun.
3.İçine ufak ufak doğranmış maydanoz ve taze soğanları da ekleyin.
4.Konserve fasulyenin suyunu süzüp patateslere ekleyin.
5.Tüm malzemeyi güzelce karıştırın
6.Ayrı bir yerde limon suyu,tuz,kimyon,zeytinyağı karıştırın ve patatesin üzerine dökün.
7.Güzelce karıştırıp servis tabağına alın.
Afiyet ve muhabbetle yiyin.



Ness'in gelişi şerefine tüm aile annemlerdeydik ve herkes bişeyler yapıp getirmişti.




Ben Ness'in özel isteği üzerine Kalpli Pasta'mı yaptım ama bu defa üzerini farklı süsledim.




Totoş elmalı kek yapmıştı.Tarifi burada



Adadül peynirli poğaçalar yapmıştı sıcacık misler gibi.



Bu da Serpil Yengemin kakaolu keki.Böyle muhabbetle hazırlanan sofralarda da saatlerce keyifle oturulup sıcacık çaylar yudumlanıyor.Bizim ailede gelenektir zaten masadan hemen kalkılmaz,masanın hakkı tam anlamıyla verilir,o tabaklar tekrar tekrar dolar boşalır.Kalabalık aile olmak,hüznü mutluluğu,sevinci,neşeyi hep birlikte paylaşmak güzel şey.Küçük adam da hem anne hem de baba tarafından kalabalık kocaman bir ailenin bir ferdi olmaktan çok mutlu.




3 Kasım 2008 Pazartesi

Fırında Patates Püresi



Bir süredir yeni tarifler denemiyorum,birikmiş tariflerimi yayınlıyorum sırasıyla.O kadar çok koşturmaca ile geçiyor ki günlerimiz mutfakta günü kurtaracak yemekleri yapıp diğer bekleyen işlere yöneliyorum.Bir de malum evdeki küçük bey bir süredir ilgi delisi oldu çıktı,kendisinden başka bir uğraşı pek hoşnut karşılamıyor.Hal böyle olunca imdada da arşivde bekleyenler yetişiyor.Bu püreyi taaa Ramazanda yapmıştım.Tarif Lezzet Dergisi Eylül 2008 sayısından.

Malzemeler 4 kişilik
4 adet patates
50 gr tereyağı
1,5 su bardağı süt
50 gr sucuk
50 gr sosis
50 gr salam
üzeri için 50 gr rendelenmiş kaşar peyniri



Hazırlanışı:
1. Patatesleri haşlayıp çatalla iyice ezin.İçine tereyağını ve sütü de ilave edip iyice karıştırın.
2. İçine sucuk,salam ve sosisleri küp küp doğrayıp ilave edin ve birkaç dakika pişirin
3. Karışımı fırın kabına alıp üzerini düzeltin.Üzerine kaşar peyniri rendesini serpip önceden ısıtılmış 170 derece fırında üzeri kızarıncaya kadar pişirin.Sıcak servis yapın.

Afiyet olsun.


Püre sevenler için çocukların da severek yiyeceği bir alternatif. Et ve tavuk yemeklerinize uyumla eşlik edebilir.